28 Kasım 2013 Perşembe

Hara-Kiri Death of a Samurai

Aslında bu ruh haline bürünmem geçen haftaya dayanmakta. Kitap siparişleri gecikince bende eski kitaplarımla oyalanmak zorunda kaldım. Dolayısıyla elim bir kez daha İhara Saikaku'nun kitaplarına gitti. Öyle olunca da işte böyle oldu.  Hoş geldiniz melankolik ruh halim.



Bu hale bürününce kolay kolay çıkılmadığından olmuşken tam olsun diyerek dün Hara-Kiri Death of a Samurai filmini izledim. Yine kahroldum, yine kahroldum.



 Bu filmle ilgili söyleyecek çok şeyim var ama o zaman filmi izlemeden izletmiş gibi olurum. Spoiler vermek istemediğim için sadece tek bir şey diyebilirim. Mutlaka izleyin ama mutlaka!
Bu filmi ruhum ezik olduğu zamanlarda izleyerek iyice dibe çöksem de yinede çok seviyorum. Bir iki kare var ki, yüreğim mengeneye sıkışmış gibi ezim ezim ezilir.




Bu ruh hali devam ederken kolay kolay çıkılmaz bende çıkmamak için elimden ne gelirse yaparım zaten. Birde geçmeyen kesik kesik öksürüğüm de pastanın kreması gibi oldu. Aynanın önüne geçip pandaya dönmüş gözlerime baktıkça kederlenip, ince hastalığıma tutuldum nedir diye içleniyor, evladım yetim kalmasın diye durduk yere kederleniyorum. 

26 Kasım 2013 Salı

Ev Hali




 Bu ay oldukça sık aşure yedim. Apartmandaki diğer hanımlar gerçekten ev hanımlığını yalayıp yutmuş hanımlardan olduğu için benim gibi fukaralar sebeplensin diye bir birinden lezzetli aşureler dağıttılar. İki kişi hariç diğerleri tam anlamıyla benim damak zevkime hitap eden lezzetteydi.
Malum yılan hikayesine dönen kitap siparişim cumartesi günü geldi ve ben ciddi anlamda hangi kitapları aldığımı unuttuğumu fark ettim. Bektaş'ın Sırrı öylesine gözüme takılmıştı ama listeye atmış mıydım?.
Doğrusu aldığımı unutmuşum ama güzel bir sürpriz oldu. Aşure ayına denk gelen ve Bektaşilikle ilgili hiç bir şey bilmeyen ben için doğru bir kitap oldu.





 Bu tencereyi bayramda Taşköprü'ye gittiğimde almıştım. Emaye bir tencere ve oldukça büyük. Aslında dolaplarda bu tencereyi koyacak yer olmadığından hep ocağın üstünde duruyor. Tencereyi alma nedenim emaye olması çünkü ben bir emaye aşığıyım. Saplantı derecesinde hemde!
Taşköprü'de ufak bir züccaciye dükkanı var. Her gidişimin ikinci günü Gülşen anneyi koluma takıp hadi oraya gidelim diyorum. Mutlaka bir çift beni kendimden geçirecek çaydanlık (bir diğer saplantım!) bulurum. Mutlaka İstanbul'da olmayan veya vintage adı altında fahiş fiyata satılan ıvır zıvır şeyleri orada makul fiyata bulabiliyorum. Üstelik hep kıyıda köşede duran kimsenin bakmadığı ama benim gibi delilerin görünce gözlerinden kalpler fışkırtan bir şey mutlaka oluyor.



Asya mutfağını seviyorum bilmem farkında mısınız? Üstteki fotoğraf Burcu için hazırladığım öğle yemeğiydi. Miso çorbası (kırmızı fasulye ezmeli), kimbap. Biraz çabuk hazırlamaya çalıştığım için kimbap biraz gevşek rulo olmuş ama tadı pek güzeldi. Ayrıca miso çorbası için nihayet beyaz fasulye macunu buldum. Uzun süredir gelmesini bekliyordum. Sanırım bugün kargom gelecek ve ben akşama miso çorbası yapmak için sabırsızlanıyorum. Böyle anlatınca tuhaf gelir belki ama miso çorbası bende tuhaf bir alışkanlık yaptı. Resmen bu çorbaya aş eriyorum.



Yemeden duramadığım bir diğer şeyse ekmek. Açıkçası ekmek olmadan yaşamanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Un su ve maya üçlüsünden daha güzeli var mı? Bütün bu diyet programları ve onu ye bunu yeme söylevlerinden gına geldi. Ben artık böyle takılmıyorum. Zaten düzgün bir mutfak kültürümüz var. Sebze, protein bakliyat ne varsa yiyoruz daha ne? Egzersiz yapmadan hiç bir şeyin anlamı yok. O sebepten egzersiz yapıp yasakları kaldırın. Karatay Hanım ekmek zinhar günah diyor, Dukan Efendi zeytin yok diyor. İkisi de olmadan yaşamam mümkün değil. Zeytin ekmek olmadan olur mu? Bana çok ters!
Mutsuz oluyorum böyle yasaklardan. 

Oysa ekmek yapmak gerçek bir mutluluk. Gerçi benim ekmeğim pek kabarmadı ben biraz teknik hata yaptım ama tadı çok güzeldi. Kışın gelmesiyle bizim evde ekmek ve çorba ikilisi mutfağın vazgeçilmezi oldu. 











20 Kasım 2013 Çarşamba

FTISLAND - 미치도록 (MADLY)



FTISLAND geri dönüş yaptı. Bu yılın eylül ayında sahnede canlı performanslarını gördükten sonra daha bir sevdim bu grubu.  Çok beğeniyorum böyle başarılı genç çocukları. Seyretmesi ayrı güzel dinlemesi ayrı.
Hep aklıma Ege geliyor çok istiyorum müzikle ilgilenmesini ama tabi kendi bilir.
Ayrıca FTISLAND dinlemek hastalığa çok iyi gelir, göze parlaklık verir :)

19 Kasım 2013 Salı

Dert Yanasım Var

Çok hastayım diyerek girizgah yapıyım ki, başından sonunu anlayın :)
Uzun zamandır böyle hasta olmamıştım. Benden sebep Egenin de hali harap oldu. Antibiyotik filan almadık çok şükür ateşlenmedi ama ben onun kadar dirayetli değilim. Allah bu çocuklara nasıl bir güç veriyor şaşırıyorum. Resmen on kaplan gücünde.
Tabi o dinleniyor ben dinlemiyorum. Gece uykuları Ege efendinin üstünü örtmekle ve sürekli ateşi filan çıktı mı endişesiyle geçtiğinden halim harap. Artık şöyle bir hastalığın sefasını süremez oldum. Çocuk sahibi olunca hastalığını filan rafa kaldırman gerekiyor. Allah anneleri de es geçmiyor. Onlara da yirmi kaplan gücü veriyor ki, çocukların ardında düşüp kalmasınlar. Gözümü açamaz haldeyken kalkıp Egeyle oyun oynadığımı hesaba katarsak ben bile kendime şaşıyorum. Gerçi gece inleyerek uyumaya çalıştım orası ayrı.

Bu hafta Memo şehir dışında. Dört gözle cuma akşamını bekliyoruz. Eskiden bu aylık seyahatler bu kadar koymuyordu ama artık Egenin büyümesi ve babasının yokluğundan duyduğu üzüntü beni pek yoruyor. Bir hafta boyunca babasının eksikliğini hissetmemesi için daha fazla efor harcıyorum. Burcu ve annem bende olmasa Ege kendini daha yalnız hissederdi. Ev kalabalık olunca daha keyifli oluyor. Ege babasını çok seviyor. Ona olan düşkünlüğünü kıskanıyorum ama böylesi baba hayranı olması hoşuma da gidiyor. Memo tam anlamıyla Ege için rol modeli. Ben ikinci sıradayım. Babası olmadığında bana daha düşkün oluyor ama aslında babasını özlediği için bende teselli bulduğunun farkındayım. Olsun Ege benim için hep ilk sırada.

Sahi halen kitap kargom gelmedi ama iş artık D&R'dan çıktı Yurtiçi Kargo'ya geçti. Ayın 14'ünden beri kendi semtimin şubesinde ve eve o kadar yakın ki, yinede zaman yetmedi diyerek kargo paketini getirmiyorlar. Sürekli şikayet e-maili gönderdim ama geri dönmediler. Şubenin telefonu bir türlü açılmıyordu nihayet bugün birisi lütfedip baktı. Bu arada benim kargo adedim 3 oldu. 3 ayrı yerden kargo paketim var ve bir türlü getirmiyorlar. Sebepse, benim oturduğum bölgeye servise çıkan elemanları hastahanede olduğundan aksama oluyormuş. Diğer servis elemanları kendi bölgeleri bitince mümkün olduğu kadar bizim bölgeye yetişmeye çalışıyorlarmış filan. İnat ettim onlar getirsin diye gidip kendim almak istemiyorum.
Çok güzel ayakkabılar almıştım hevesle bekliyordum ama bir türlü ulaşamıyorum. Kitaplar dersen ne sipariş ettiğimi bile unuttum artık.

Böyle işte, oh! anlatınca biraz rahatladım içim açıldı.

16 Kasım 2013 Cumartesi

Ruhdağı Hasta, Çorbası Tasta

Ne zaman cam tül perde işlerine girişsem sonu hastalıkla bitiyor. Önceleri hepsini bir günde yaptığım için olduğunu düşünürdüm ama bu sefer koca bir haftaya yayarak, kendimi yormadan yaptım sonuç yine hastalık.
Demek ki, benim bu işlerden uzak durmam gerekiyor!!!
Hoş geldin ballı, zencefilli, tarçınlı günler...

14 Kasım 2013 Perşembe

Dinginlik

Sabah sekizde başlayan kargaşa, gürültü, dağınıklık her şey ama her şey Ege uyuduğunda bıçak gibi kesiliveriyor. Sonra elim koynumda ne yapacağını bilmez bir salaklık çörekleniyor üstüme. Salondaki dağılmış oyuncakları sepete dolduruyorum. Kutuları, arabaları, mıknatıslı harfleri, boya kalemlerini ve bir sürü minik dinozoru ayak altından kaldırınca geriye hepten bir boşluk kalıyor. Ah! bir iki ufak şeyi yanlışlıkla sepete atmayıp salonda karşımda bulunca nasıl seviniyorum. İtinayla masanın üstüne bir yere koyuyorum. Misal bugün unuttuğum oyuncak, doktor setinden çıkan mavi oyuncak gözlüğüydü.

Kendimi tüm gün hız treninde gibi hissediyorum ama Ege uyuduğunda birden trenden inmiş birinin sersemliğine bürünüyorum. Ben bu hız trenini ne çok seviyorum bilemezsiniz. Arada evde olmanın karamsarlığı beni dürtse bile ki, bu genelde regl öncesi karışık ruh halimden sebep gün yüzüne çıkıp hızlıca kayboluyor.
Böyle durumlarda tarçınlı kurabiye pişirmek gerekir. Birde portakallı kek  olursa şahane olur.
Bizim evde durumlar böyle, sizi bilemem.




12 Kasım 2013 Salı

Her Güne Yeni Post İlkesine Uyma Çabası

Aslında daha sık uğramak istiyorum bloguma ama  içimdekileri kusma duygusu eskisi gibi yoğun değil. Yazacak ne var ki ???
Ege
.
.
.

Başkaca da bir durum yok gibi :)
Neyse, enseyi karartmayalım. Bir bakalım kişisel günlüğüme yazacak neler var. Öncelikle bugün salonun tül perde yıkama işi var ki, ilk camın tülüyle bu işe start verildi. Camları pazar günü sildiğim için sadece tülleri yıkayıp asma işi beni çok zorlamaz diye düşündüm. Kaç kaç nereye kadar?
Ya bu deveyi güdecek, ya bu diyardan gideceksin. Evden kaçamayacağıma göre mecburi hizmetleri yapmak boynumun borcu.

Bunu geçelim şimdi gelelim D&R siparişime. Daha öncede bir kez sipariş verip yaklaşık 3 hafta kitap beklediğimi unutmuş olmalıyım ki, aynı işi ikinci kez yapıp kitap siparişi verme gafletinde bulundum. Şu an içinde olduğumuz ikinci haftada da, tedarik sürecinde yazısından öteye geçemedim. Acaba sipariş ettiğim kitapları sıfırdan mı bastırıyorlar veyahut bu kitaplar Yemen'den mi geliyor? Neler oluyor anlayabilmiş değilim. Bekliyorum sadece.

Bu ara izlediğim bir Kore dizisi yok. Şu an yayında olan dizilerin bitmesini bekliyorum ki, seri bir şekilde izleyebileyim. Dizi izlemiyorum ama tam 366 bölümlük BLEACH isimli bir anime izliyorum ki, evlere şenlik.


Tabi birde halen izlediğim Amerikan dizilerim var. Mesela Greys Anatomy sonra illaki The Big Bang Theory ve How I Met Your Mother  birde Bones var. Yeni dizi ilave edemiyorum çünkü başlarsam takip etmeden duramıyorum. Allah'tan House M.D ve Fringe bitti. Arada açıp baktıklarımı saymazsak tüm sezonlarını izlediğim diziler şimdilik bu kadar. Daha ne olsun!

Artık, kitap oku, ekrandan bir şeyler izle ve ev işi yap üçlüsünden başka bir şey yapmaz oldum zaten.
Böyle işte.

11 Kasım 2013 Pazartesi

Başarısızlığın Getirdiği Başarı!

Azıcık renk gelsin bloga dediysem de olmadı gitti uyduramadım bir şeyler. En iyisi bildiğim sıkıcı şablonlara geri dönmek dedim.

Amaaan bir can sıkıntısı var gibi üstümde. Saçımı değiştiremediğim için  bloga el atıyım dediysem de olmadı.
Malum bugün pazartesi ev hanımları için temizlik günü! Bende giderek kıdemli ev hanımı statüsünde yerimi sağlama aldığımdan, mevcut görevlerimi itinayla yerine getirdim. Evi çekmek, yerlerde vileda sopasıyla dört dönmek filan derken her yerim ağrıdı. Üstelik hiç yoktan durup dururken, daha demincek sol ayağımın baş parmağının altında bir şey çıktı üstüne basamıyorum. Dışarıdan hiç bir şey gözükmüyor ama ayağa kalkıp adım atınca, baş parmağımın altında bir boncuk varmış da üstünde yürüyormuşum gibi canım yanıyor.
Akşamları saat sekiz olduğu vakit bir uyku bastırıyor bana olduğum yere uzanıveriyorum. Gece geç yatıp sabah erken kalkmanın getirisi sanırım.

Ay! aman Allah, bu nasıl post böyle. İçimdeki yaşlı teyze tezahür etmekte. Biri geri itebilir mi?

8 Kasım 2013 Cuma

ComeBack

Pek bir hevesle beklenen Big Bang'in güzel sesli çocuğu süper bir dönüş yaptı. Son dönemlerde izlediğim açık ara en iyi video klip kendisine ait tebrik ederim. Çok yaratıcı pek bir güzel olan klip şarkıyla mükemmel uyuşmuş.
İyi aile çocuğu imajından kurtulmana da  pek bir memnun oldum
Taeyang efendi ;)

4 Kasım 2013 Pazartesi

Her Şey Bir Yana

Bu sonbahar kitabını okuduğum ve ömrümün kalan yıllarında da okuru olmaya devam edeceğim bir yazardan bahsetmek istiyorum. Belki bir çoğunuz biliyorsunuzdur ama bilmeyenlerde haberdar olsun istedim. 

Uzun uzun kitap anlatısı yapabilen biri değilim. Okunan bir kitabın bende yarattığı hissiyatla sende yarattığı taban tabana zıt olabilir ve bu sebepten burada detaya girmeden ama es geçmenin de günah sayılacağına kanaat getirdiğim kitaplardan bahsetmeden geçemiyorum. 





Kjersti Skomsvold benim için kitaplığımda yeri sarsılmaz bir yere yerleşti ve isterim ki sizde benim kadar keyif alarak okursunuz. Yenal Bilgici Sabit Fikir dergisi için yazar ve kitabı Hızlandıkça Azalıyorum hakkında çok güzel bir eleştiri yazmış.  Fikir sahibi olmanız adına o yazıya bir tık tık derim.