26 Ağustos 2011 Cuma

Cuma Yazısı

Bazen çok mız mız oluyorum biliyorum. Çok hoşlandığımdan değil ama böyle biriyim işte. Ben mızırdandığım zamanlarda beni babalayan yorumlar yazan çok güzel insanların olmasıysa süper bir şey.

Bu konuyu geçelim şimdi. Canımın çok sıkıldığı o gün Banu ve ben kaçamak yaptık. Memo eve erken geldi ve Ege ona emanet edildi. Biz kocaman hafif balonlardan oluşan ipe sapa gelmez konuşmalarımızla kafa dağıttık :)
Kanyon'da ki pahalı mağazalara girip,(Harvey Nicols!!!) 4000 liralık kotlara baktık. Ben püüh! bunu yer bezi bilem yapmam ayol! diyerek tavrımı koydum :) Bir kot pantalonun 4000 lira olması hadi onu geç, bebek zıbının 250 lira olması beni kendimden aldı. Sinirim tavan yaptı. Aç insanlar var bu dünyada biliyor musunuz?
Her daim fönlü ful makyajlı tezgahtarlara ters ters bakıp çıktım. Şaka gibi. Kot pantolon bu be!


Sonra, Ege kızamık çıkarır gibi kırmızı beneklere büründü. Hayır kızamık değildi peki neydi? Dün doktora gittik alerjik dedi. 6 aydır aynı şeyleri yiyor ne alerjisi anlamadım ama damla verdi birde krem. Neşesi iyi, yaramazlık ve keşfetme arzusu tavan yapmış durumda. Sevimli, mutlu bir çocuk. Ona sahip olmak gerçekten yegane mutluluk kaynağım.

Sonra, bugün Rabbit Hole filmini izledim ve bir sürü ağladım.


Uzun zamandır böyle ağlamamıştım. Demek ağlayasım varmış. İnsan çocuk sahibi olduğunda her şey gerçekten daha bir başka oluyor. Hisli bir yaratığa döndüm. Gözümde yaş hazır bekler oldu.

Memo yarın ailesinin yanına gidiyor. Bayramda Taşköprü'de olucak bende annemde olucam. Yine bavul hazırlamam lazım. Yine yine yine...

Bayramdan sonra diyete başlıyorum. 5 kilo vericem. Peki nasıl? Sadece ekmeği kesip bilgisayar karşısında abur cubur yemeyerek :) Görün bakın demişti dersiniz.
Tabi önce buzluktaki dondurma stoğunun bitmesi lazım :P

Böyle işte. Sonra görüşürüz :)

24 Ağustos 2011 Çarşamba

!'^+%&/()=?

Canım sıkılıyor. Offfffffffffffff! çok sıkılıyor. Ama böyle nasıl sıkılıyor anlatamam.

Bir anda aklıma çok parlak bir fikir gelsin istiyorum. Bir anda acayip zengin olıyım. Canımın sıkıntısı bile çabucak geçerdi o zaman. Allah'tan çocuk var. Can sıkıntısına bir nebze ilaç oluyor. Bazen iç sıkıntısının yegane sebebi olabiliyor ama bazen.
33 olmama çok az kaldı. Ne seksi bir yaş değil mi? Otuzzzüççç :P
Neyse işte 33 oluyorum yani bu demek oluyor ki, halen yapmak istediğim bir sürü salak saçma şeyi yapamadım. Halen ışınlanamadım ve bir uzaylıyla tanışamadım. Sonra işte ünlü biri olamadım. Mucid şeysi... Hımm, sonra bir sürü şey var da kelime israfı olmasın.
Velhasıl 33 yaşına bir yıllık anne olarak girmek dışında bir halt edemedim. Listeden üstüne çizik atabileceğim bir şey yok. Bugün Allah için ne yaptın??? özlü sözünü, bu yıl kendin için ne yaptın? diye değiştirecek olursak, koca bir hiç diyebilirim. Bu yıl kendim için hiiiç bir şey yapmadım keza Allah için'de bir şey yapmadığım gayet ortada. Sanırım bu sene gayet idiot bir biçimde geçirmiş gayet asalak ruhlu bir bireydim. Yıl boyunca yaptığım üç beş şey, okunan kitaplar ve izlenen filmlerdi.

Pöffff! sıkıcı bir gün bugün. Bu yazı benim kadar sıkıcı. Ege'de uyanmak bilmedi. Kalk işte canım sıkılıyor benim sen uyurken :(

19 Ağustos 2011 Cuma

Yemek Daveti

Eskiden yani ilk evlendiğim zamanlar yemekli misafir ağırlamaya çok özenirdim. Evlendiğimiz sene Ramazan'a denk gelmişti. Bu sebepten nerdeyse her hafta sonu ve bazen hafta içi iftar daveti vermiştik. Hem yeni evlileri görmek isteyen arkadaşları hemde kendi ailelerimizi ağırlamıştık. Her davet bir birinden bağımsız olsun aynı yemekler pişmesin diye kafa patlatmıştım.
Ofiste uzun uzun mönü hazırlayıp malzeme listeleri çıkarırdım filan. Açıkçası bu özen hamileliğime kadar devam etti. Geçen sene hamileyim diye oruç tutmadım yemeğede kimseyi çağırmadım. Bu senede herkesi bir arada yemeğe çağırmaya karar verdim. Bu mantıkla cumartesi günü 10 kişilik bir yemek daveti veriyorum. Böylece annem ve Burcu, Banu ve eşi, Memo'nun kızkardeşi Emel, eşi ve çocukları hep beraber olalım dedim.

Cumartesi geldi çattı ama bende hiç bir hareketlenme yok. Birde üstüne bademciklerim şişti. En son ortaokulda böyle bademcik bunalımı yaşamış biri olarak, nasıl olupta bademciklerimin şişmesine vesile oldum bilemiyorum. İki gündür halsiz bitkin ve yutkunamaz haldeyim. Dün antibiyotiğe başladım bugün nispeten gözüm açıldı, yarına da Allah Kerim diyerek halen yemek davetimde ısrarcıyım.

Eskiden olsa deli gibi liste çıkarıp, 1 hafta önceden kafa patlatırdım. Hangi örtüyü sersem, hangi bardağı koysam diye düşünür dururdum. Şimdiyse sürekli yaparım bir şeyler canım dert edecek bir durum yok diyorum. Kafamda hazır hepsi pat pat yaparım ne olacak sanki. Çocuktan sonra mı böyle geniş olmaya başladım bilemiyorum. Üstelik yarın evide temizlemem gerek. Ama önce alışverişi aradan çıkarmam lazım. Alışverişi bugün yaparım. Halim yok ama olsun. Yarın öğlene kadar evi temizlerim. Az dinlenir ikindiye doğru yemekleri pişiririm. Yetişir her şey. Fakat kompostuyu bugünden yapsam hiç fena olmazdı. Tatlıyıda bugünden mi yapsam acaba?

Amaaan yaparım bir şeyler yav! aç kalacak değiliz ya!

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Evde Hayat

Ege uyurken hiç bir şey yapmıyorum. Oturup film izliyorum veya kitap okuyorum. Kendimi şımartıyorum bolca. Biz yemeği oğlumla beraber yapıyoruz zaten. Sürekli bacaklarıma dolanıp Ayyii diyen bir çocukla pişen yemekler o kadar leziz oluyor ki anlatamam :)

Çamaşırları beraber asarız. O yere atar önce, ben yerden alıp askılığa. Evi beraber temizleyemiyoruz ama. Elektrik süpürgesinden hoşlanmıyor. Şimdi artık yürüdüğü için su kovasını hiç affetmiyor. Zaten benimde işime geliyor bu durum. Benim için banyo ve mutfak temizse o ev temizdir. Çamaşırlar yıkanıp yerleştiriliyorsa, mutfakta yemek pişiyorsa ve yazın balkon yıkanıyorsa daha ne olsun. Toz dediğin nedir ki, üflersin uçar gider :D

Bu ara yine Bukowski okuyorum. Piyasada bulamadığım bir kaç kitabı vardı onları buldum. Seviyorum bu adamı. Neyse o. Abartı, mübalağa, şişirme yok. Sadece yazıyor ve bende sadece okuyorum. Fakat aklıma sürekli viski düşüyor onu okurken. Her geldiğinde bir kadeh içsem ayyaş olmam an meselesi olurdu.

27 beden bir kot aldım kendime kilolar umurumda değil. 54 kilo olmuşum ama ne gam. Az biraz daha bekliyorum sonra çok pis diyete gircem. Ama önce Ramazan geçsin :P

Geçen gün Banu Ege ve ben Kanyon'a gittik. Önce pusetinde oturdu Ege sorun çıkarmadı ama yarı yolda salya sümük ağlamaya başladı. Ben bir kez daha mağlup olup kucağımda taşıdım Ege'yi. Güya Midpoint'te yemek yiycektik ama ne mümkün sürekli ayakta olup dolaşma derdinde olan Ege yüzünden Banu sıkış tıkış yemeğini yedi ben ayakta onu bekledim bir yandan limonatamı içip bir yandan Ege'yle ayakta dans ettik. Garsonlarda biz onu oyalayalım siz yemeğinizi yiyin dediler ama Ege yabancı birine hayatta gitmez. Sağolun ama benden başkasında durmaz siz benim yemeğimi paket edinde biz gidelim dedim. Pizzamı paket yaptırdım ( kiloya doyamayan rezil bünye pizza yiycek illa!) sonra Memo'ya telefon açıp bizi al Ege pusete oturmuyor dedim. Evet oturmuyor çocuk pusette. Dolayısıyla yazın gezerim ümidiyle yanıp tutuşan ben eve mahkumum halen. Neden ağlıyor anlamıyorum. Üstelik belli bir yol alıyor beni ümitlendiriyor önce. Ulen bu sefer ağlamıycak diyorum ama ne mümkün bir zaman sonra başlıyor ağlamaya. Kalkmak istiyor filan. Neyse işte bu puset macerasıda böyle son buldu. Artık iyice yolda yürüyecek aşamaya gelsinde elinden tutar yürütürüm.

Bu arada Ege'nin saçları yüzünden herkes onu kız sanıyor. Birde ben pek renk takıntısında olmadığımdan kırmızıyıda giydiriyorum. O yüzden mi? yoksa saçlarının uzunluğundan mı? bilemiyorum. Ama acayip haşarı olmaya başlıyor. Erkek çocuk illa bir deli fişeklik yapıyor arkadaş. Siz ne kadar kız mı? diye sorsanızda, erkek be ya! Hemde ne erkek :) 15 sene veriyorum en fazla. Piyasanın tozunu attırmazsa gel o zaman sor kız mı? diye :D

Böyleyken böyle işte. Akşama balık menüsü var. Balıkları Memo getircek bu sebepten mutfakla işim yok. Ege uyansında biz eğlencemize bakalım ana oğul.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Zırvalama

Napoli'ye gitmek istiyorum. Üç günlüğüne evet üç gün olsa yeter. Napoli'ye gitmeliyim.

Lakin şu anda John Travolta'nın Yaşıyorum (Staying Alive) filmini izliyorum. Adam yakışıklı beee!

daha doğrusu yakışıklıydı. Maalesef yıllar insanı yoruyor :(

Film 1983 yapımı. Tam benim senelerim. Mümkün olsa 70'li 80'li yıllarda yaşamak isterdim. O zamanlar her şey daha güzeldi bence. Filmler, müzikler, kıyafetler her şey daha güzeldi :)

Pazartesi günleri temizlik günü. Apartmanın diğer hanımları için yani. Ben dans eden adamları izlerken üstümdeki kadın var gücüyle bir şeyler çırpıyor tepemde. Bizim evin hali içler acısı ama elimi sürmek istemiyorum hiç bir şeye. Ev temizliğinden nefret ediyorum. Tekrar başladığımız noktaya geldiğimiz haybeye bir uğraş. Deli gibi uğraş ertesi gün her yerde yine o toz zerreleri. Ben pes ettim artık uğraşmıyorum.

Zaten Napoli'ye gitmem gerek şimdi evle ne uğraşıcam :) Napoli 'ye gidip Pizza Napolitan yemeliyim.

9 Ağustos 2011 Salı

Ben

Nevresimleri değişmiş bir yatağa ilk kez yattığımda hissettiğim huzur duygusunu,

Yağmur yağarken ortaya çıkan o sihirli havayı,

Soğuk biradan alınan ilk yudumu,

Sıcak ekmeğin köşesini kırıvermeyi ve kırılma anında çıkan o çıtırtıyı,

Kerevizin, mandalina ve çileğin kokusunu,

İlk aşkın karnımda uçuşan minik kelebeklerini,

Kışın içilen çorbaları,

Film izlerken kafamı dayayabileceğim geniş bir omuzun olmasını,

Kahve içerken insanları seyretmeyi,

Her aldığım kitabı ilk kitabımmış gibi sevmeyi,

Kırmızı ojeyi,


Severim.


5 Ağustos 2011 Cuma

Sen Ne Güzel Gündün Cuma

Cumanın bir özelliğinin kalmayışı çok üzücü. Cuma artık çok uzaklarda kalan eski bir sevgili oldu bana.

Artık resmi olarak işten ayrıldım. Bana bunca zaman imkan verdikleri için minnetarım tabi ama işte...

Geri dönecek misin? dediler bende dönemem dedim. Dönebilmem mümkün değil çünkü. Bende temmuz ayından beridir işsizim. Tabi dışarıdan devam edebilmem halen mümkün ama bana birden öyle bir soğuma geldiki anlatamam. İşten çıkarılmış olmak ki, gerekçesi vardı ve ne zamandır bunun olacağı belliydi ama üzülüyorum işte. Sigortasız olmayı bünyem kaldırmıyor ne yapıyım? İşsizliğe alışkın değilim. Yani resmi olarak işsiz olmaya!!!

Bende Taşköprü dönüşü İşsizlik parası için başvurdum. 2012 şubat ayına kadar komik bir para alıcam. İşçi Bulma Kurumunda benimle ilgilenen kız yaşımın 33 olduğuna inanmadı. Kimlik bilgilerimi ve kaç senedir sigortalı olduğumu görünce inandı ve çok şanslı olduğumu söyledi kendisi 25 yaşındaydı ama benden büyük gözüküyormuş! o kadar değildi ama az biraz yaşından büyük gözüküyordu. Genç görünmek ne işe yarayacak??? Yüzümle para kazanmıyorum ki! Fotomodel olmadığıma ve yıllarca masa başında bel ve sırt ağrısıyla yaşamaya alışmış biri olduğuma göre nedir yani 33 yaşındayken 23 göstersem ne olur 33 göstersem ne olur?

Aman böyle işte. Canımın sıkkınlığı bundan. Kendimi çöp gibi hissediyorum bazen. Atık kutusundaki her hangi bir nesne gibi. Çocuk büyütüyorum evet çok mühim işler bunlar tamam ama bu ayrı bir şey, benim birey olarak hissettiğim başka bir şey. Annelik başka Ruhdağı olmak başka...

4 Ağustos 2011 Perşembe

Rehavet Havası

Bitmek bilmez bir gudubetlik çöreklendi üstüme. Kalkmak bilmiyor ve benimde kaldırmaya mecalim yok. İster yazın rehaveti de, veya Ramazan'a çamur at ama ne olursa olsun var bir gudubetlik benden söylemesi.

Bu gibi durumlarda benim anladığım kadarıyla bendeniz az biraz depresyonda oluyorum. Bir aymazlık ve boş vermişlikle sarmalanmış durumdayım. Her şeye üşeniyorum. Buna banyo yapmaktan tutta, Teksas'ta rüzgarda uçuşan ot kümelerine dönmüş evimin toz zerrecikleriyle harmalanmış haline dahi gıkım çıkmıyor.

Bendeniz cumartesinden beri annemdeyim. Bu evin çocuğa göre değiştirilmiş olmaması beni strese sokuyor. Her çekmece ve dolabın açılabiliyor olması Ege için cennet bahçesine düşmüş gibi bir hale gelmesine sebebiyet vermekte. Uzun koridorda koşar adım yürümesi odalarda beni araması çok şeker. Eni konu her yere yürüyor artık ve bu yeni becerisi ona tarifsiz bir gurur ve küçük dağları ben yarattım havası vermekte. 1 yaşına giren birisi artık bebek diye isimlendirilmemeli. Eni konu küçük adam havasıyla coşmakta. Dıgıl dıgıl sürekli konuşuyor ve acayip kafa ütülüyor.

Eve dönmek için Memo'nun cuma günü şehre dönmesini bekliyoruz. Memo'yu çok özledik. Bu ara evimizde pek oturamadık. Bizim gibi evine tapanlar için çok zor bir durum. Evimi ve evimin tozlarını bile özledim. Lakin bir an evvel bu ruh halinden sıyrılıp adam gibi yaşamaya başlamam gerek. Yürüyen bir çocuk ve depresyondaki anne yan yana olmuyor.