22 Şubat 2011 Salı

Egecik

Küçük Bey öğle uykusunda bende biraz hovardalık edip kendime Türk kahvesi yaptım höpürdetiyorum. Kahve yanına en çok fıstıklı minik lokumlar veya badem şekeri yakışıyor bence. Şimdilik sedece kahveyle idare ediyorum.

Ege bu aralar epey bir büyüdü sanki. Hareketler filan bir değişti. Ne ara ne çabuk? Geçen gün kucağıma aldım konuştum. Çocuk sen kimsin? benim minik bebeğim nerede? Sen ne ara geldin? kıkır kıkır dinledi beni :)
Zaten bolca konuşulsun başka bir derdi yok. Ama o hiç konuşmuyor. Çığlık atmaz mesela en fazla kumru gibi guruldar arada. Sinirlenince ıııııhh der, arada enne enne aniihh der o kadar :) Ama acayip dinliyor ve anlıyor kerata. Bence sürekli kaydediyor ve birden bana lütfen akvaryumun önünden çekilir misin anne? diyecek gibi geliyor :D


Bugünlerde keyfimiz ala. Dişlerimiz hep dışarıda evet iki tane olabilir ama anneyi ısırmaya fazlasıyla yeterli.
( ŞIPSEVDİ )

Bu aralar en sevdiğimiz şey ana oğul koltukta sıkışarak oturmak. Kafamızı arada kaldırıp annenin yüzüne bakıp sırıtmak pek keyifli. Bak anne beraber ne mutluyuz di mi? der gibi bir hali var :)

Emekleme çalışmaları son gaz devam ediyor. Dizleri üstünde durabiliyor ama ileri gitmek yerine geri gidiyor. Telefonda konuşurken hiç ses çıkarmadan dinliyor ve gülüyor. Telefonda konuşan kişiye çok saygılı evladım gıkını çıkarmıyor :)

Bu ayda neredeyse bitti ve Ege tam 7 gün sonra 7 aylık olacak. Şaka gibi. Gerçekten inanamıyorum ne ara geçti bu 7 ay?
Şimdilerde 30 yaşından sonra anne olan her kadın gibi keşke diyorum keşke daha önce olsaydı...

Neyse, önümüzdeki maçlara bakıcaz artık :D

19 Şubat 2011 Cumartesi

Mimci Geldi Hanııım

Sevgili Judy bana eğlenceli bir mim göndermiş. Derhal cevaplıyorum :)




1-Gün içinde eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey:

Sanırım buna direk Memo'nun eve çiçekle gelmesi diyebilirim. Duydun mu Memo???




2-Gördüğün zaman eğer almazsan uyuyamam dediğin şey:


Güzel şarap kadehleri sanırım :)



3-Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey:


Valla hiç diyet yapmadım ama çok iradeliyimdir. Bir diyeti bozduracak kadar deli olduğum bir yiyecek yok ama meyve yemeden yaşayamam bu sayılır mı?




4-Uğurun var mı, uğurun?

Yok.


5-Kendine en yakıştırdığın renk:

Pek rengarenk giyinemedim ben. En sevdiğim renk Gri, siyah ve lacivert birde asker yeşilini severim :)




6-En sevdiğin takın:


Yüzük tabi. Arkasından küpe gelir her daim :)



7-Takıntın?


Çok :( Mesela, küpesiz sokağa çıkamam.



8-Bavulum çoktan hazır,gitmek istediğim şehir,ülke?

Bağ bozumu Fransa :)


9-Ben bu şarkıyı duyunca şakırım:

Mory Kante Yeke Yeke :D


10-Solunda ne var?

Pencere ve puslu bir hava :)


Bende İmge , Yeliz , Vejetaryen kedi, Funda ve gSd Hanımları sobeliyorum. Tez zamanda cevap bekliyorum :)

17 Şubat 2011 Perşembe

Sülümaaaan Nerdesiiiiin?

Bende bir adet Sülüman istiyorum :) Canım sıkıldıkça Sülümaaaan diye bağırasım var. Bugün evde dekorasyon günüydü yine. Ege'de tenis maçı izler gibi kafasını bir sağa bir sola çevirip beni takip etmeye çabaladı. Sık sık bu nasıl durdu sence Ege? Ne yapalım oğlum? İyi mi? gibi sorularıma sakin sakin sırıtarak, beni deli bu kadın edasıyla süzdü durdu.

Bir haftayı daha böylece bitirdik gitti işte. Önümüzdeki hafta itibarıyla Ege Bey et dünyasına geçiş yapacak. Kıymayla başlıyoruz bakalım. Dana etleri daha hormonlu yem yediğinden kuzu eti önerdi doktor. İlk besinleri en azından organik sebze meyve ve hormonsuz etten oluşsa iyi olur dedi. Elimden geldiğince düzgün bir şeyler yedirmeye çalışıyorum ama bunu delilik aşamasına getirmedim. Et konusunda hak verdim kuzudan kıyma çektirmek mantıklı geldi birde artık nerede köy tavuğu? nerede tavuk suyuna çorbanın şifası? o sebepten organik tavuk adında satılan tavuklardan almaya çalışıcam. Amaaan ne kadar uzattım di mi? İşte tam burada Sülümaaaan diye bağırabiliriz.

Ay! sahi o neydi öyle yahu? Kadın ortadan ayrılıyordu şehzade doğurucam diye. Bu ne abartı??? Normal doğum fobisi olanlar hepten tırsmıştır :)
Yıllardır sinemada dizide doğuran kadınları böyle feryat figan göstere göstere kadınları korkutup durdular. Bir son verilsin artık. Tamam az biraz zorluğu var ama gırtlak patlatırcasına bağırmak nesi? Öyle bağırarak bebeği itemezsin zaten.

Aaaayyy! Sülümaaaannn nerdesiiiiin ???

16 Şubat 2011 Çarşamba

Madde Madde

Pazartesi günü aşı oldu Ege. 6. ay aşıları taaam 4 tane. 3 tane bacaktan bir tane ağızdan. 5. ay kontrolüne sağlık ocağına giderseniz ikisini o ay yapıyorlarmış ama biz kontrollerimize kendi doktorumuza gittiğimizden sadece aşılara gidiyoruz. Deselerdi o zaman 5. ayda giderdik çünkü ilk defa aşıdan sonra ateşlendi Ege. Bugün ancak kendi havasına döndü. Bir kaç gün mızırdanır ateş olur demişlerdi.


Bu pozda aşıya gitmeden evvel maskaralık yaparken :)

Sevgililer gününde Memo bana Paşabahçe'den bardak çanak almış :) Biliyor seviyorum böyle ıvır zıvırı. Bende hevesle ne çıkacak diye bakınıyordum ama aslında asıl hediye yerden boncuk boncuk bana bakıyordu :)

Bende Memo'ya Eti Puf aldım tabiki :) Çünküm Memo Eti Puf'u çok sever :D

Ege Efendi mama sandalyesini pek sevdi. Öyle oturmam sıkıldım filan yok ama sadece mama yerken ve sonrasında bi 10 dk. hazım etme süresinde oturuyor. Zaten yemek dışında oturtmuyorum.


Garson bi bakcan mı? Gelmedi benim yoğurdum halen.


Bugün bir iş teklifi aldım gururum okşandı. Düşünülmek aranmak güzel şey. Teklifte gerçekten güzeldi. Para filan şimdikinden daha evlaydı lakin hiç düşünmeden sağolun oğluma bakıyorum ben dedim. Tam zamanlı çalışmam mümkün değil. Hiç içimden pişmanlıklar keşkeler filan geçmedi.


Böyle bir şey varken pişmanlıklara hayatımda yer olamaz zaten :)


Böyle işte...

15 Şubat 2011 Salı

Miskin

Miskinlik ve üşengeçlik her yanımı sarmalamış durumda. Bir tek oğul bu bulutun dışında. Onunla ilgili şeylere hiç üşenilmiyor gelgelelim kendimle ilgili her şeye acayip üşeniyorum.

Bloga yazı yazmayı çok istememe rağmen elim tuşlara gitmiyor. Halbuki bir sürü şeyden bahsetmek istiyorum ama...

Çektiğim çok güzel kareler var lakin makineden bilgisayara kopyalamaya üşeniyorum. Hele en sinir olduğum şey yorumlara cevap yazmıyor olmam. Bu durum çok sinirimi bozuyor. Çünkü bloga başladığımdan beri mümkün olduğunca cevap yazmışımdır ama son zamanlarda doğru düzgün cevap yazmıyorum kendime söyleniyorum.

Evde bile miskinliğim had safhada :( Utanmasam banyo bile yapmıycam. Böyle bir ölü toprağı serili üstüme. Bir silkelenmek kendime gelmek istiyorum ama dedim ya üşeniyorum...

14 Şubat 2011 Pazartesi

Öyle Bir Gün

Yazacak ne çok şey var ve aslında yazacak hiç bir şey yok...

12 Şubat 2011 Cumartesi

Kitap

Ne zamandır fırsat kolluyordum almak için. Fırsat ancak dün ele geçti. Ofisten çıkıp Rumeli caddesine sapıverdim çünkü orada Remzi Kitabevi var. Oradan alınan kitapların bende yeri başka. Bilhassa görür görmez vurulduğum ve çok seveceğimi bildiğim kitapları hep oradan alırım. Usul adet böyle.

Tıpkı çıkar çıkmaz kapağına vurulduğum Patti Smith'in kitabının da alınması gereken tek yerin Remzi olduğu gibi. Bu sebepten İdefix'ten filan gelen e-maillere bakmadım hiç.

Sevemiyorum internetten kitap almayı hiç sevemiyorum. Hepi topu bir kez sipariş verdim zaten ama ı-ıhh içime hiç sinmedi. Böyle ele alınıp sayfalar çevrilmeden, kitabın kokusunu alamadan, içinde ayraç var mı? yok mu? merak içinde bakınılmadan kitap almayı sevemiyorum.

Misal illaki önde duran kitabı değil de, bir veya iki arkasındakini almasam içim rahat etmez. Dünde aynen bu ritüelleri tekrarlayıp kitabımla döndüm eve.


Çok sevdim. Zaten biliyordum seveceğimi ama yinede...

Neyse Patti Smith dinledim bugün ve bolca kendimi dinledim bu sayede. Dün metroyla eve dönerken mesela çok düşündüm ben. O kısacık yolda çok şeyler çözümlerim hep. Meğersem depresyonum bundanmıymış ne? Metroda çözümleme yapamamaktanmıymış acaba? Mış muş işte. Bir müddet gitsin gelmesin bu depresyon bana. Gelince pek uzun kalıyor misafirliğin suyunu çıkarıyor.

Hiç olmuyor hiç.

11 Şubat 2011 Cuma

Ofisten Bildiriyorum

Keyfim yerinde. En gıcık olduğum işleri bile özlemişim. Misal asma tavan yerleşimi!
Eskiden homur homur asma tavan yerleşimi yaparken, bugün bir melek sükunetiyle minik minik sprinkler ve havalandırma menfezleri döşeyerek çalışıyorum. Elektrikçinin apliklerine veya asma tavanı barisolle kaplayan mimarlara hiiiç ama hiç sövmüyorum.
Hepinizi seviyorum mimarlar ve statikçiler ve siz evet siz elektrikçiler sizleride seviyorum. Lakin sadece yarım gün çalıştığım günlerde seviyorum ona göre :)

4 Şubat 2011 Cuma

Geçen Haftadan Kurtulma Çabası

Günlerdir sıkıntı içindeyim. Aslında çoktandır öylede bardağı taşıran son damla malum son posttaki kendime lanetler okuduğum olayla aldı başını gitti. Olayda şu;

Ege ana kucağından yere düştü! Zaten arık götü yerde duruyordu kısmen yerde yatıyordu ama yinede düştü işte. Bir anlık gafletim ve onun yerde yatan şaşkın ağlayan suratı gözümün öününden gitmedi bir türlü. Allah muhafaza daha ciddi bir şeyler olsa ben insanlıktan çıkıcam demek! Sadece 1 dakikalığına biberonu mutfaktan almaya gittim ve oluverdi. Ah! kör olasıca ben yok mu? Var ne yazık ki var! Bana iyi bir ders oldu zira o gün kendi kendime böbürleniyordum hiç düşürmedim zarar vermedim bla bla bla... al sana dedi Allah buyrunuz sopam. Biraz daha keleşlenirsen bir boy büyüğü var.

Böyle işte. Bu düşme olayını bahane eden sevgili depresyonum gelip çöküverdi omuzuma. Şimdilerde iki büklümüm. Birde bu hafta işe başlayamadım patronum Amerika'ya gitmiş. Böyle planladığım bir şey yolunda gitmezse deliriyorum ben ya! Ne fren kaldı ne balata... Dolayısıyla işe başlayamamak bir yandan, benden anne olmuyor galiba sorunsalı diğer yandan didik didik etti çıktı. Bende insanım kardeşim sıkıntıdan dudaklarım uçukladı Arap bacıya döndüm. Bir mola rica ederim, lütfen ya!

Durumlar budur. Evde durmak adamda kaşıntı yaptığından her ev hanımı gibi bende ev eşyalarının yerini değiştirdim. Yeni düzenlemeye göre yatak odamda bir adet tekli koltuk var! Jacob koltuğu ve ben bakışıyoruz! Sıkıntıdan ne yaptığımı biliyor muyum? Bana bulaşmayın durumum ortada işte.

The Mentalist'i izlemeye başladım bu hafta. Ege uyuduğunda bende abur cubur ne varsa alıp dizi izliyorum. Kimi stresliyken kilo alır bende tersine veririm. Bir iki hafta daha bu istikrarda gidersek podyuma bile çıkarımn hayırlısıyla.

Ege Bey'de beni üzüyor bu hafta. Ne olduysa akşam uyku düzeni bozuldu. Kendi kendine uykuya dalamıyor bir türlü. Memo'da onu göğsünde uyutmaya alıştırdı hepten şaştım. Zaten sinirliyim birde onun düzen bozukluğu beni hepten gerdi. Sonra kızdım bugün kendime. Yahu dedim kurulu bebek mi bu? Hep aynı istikrarı bekleme. İstediği gibi uyusun karışma. Bırak babasının göğsünde uyusun bu ayda ne olur? Hiç! Düzen delisi manyak karı, uzak dur çocuktan bozma sinirimi dedim. İyi yapmışım di mi? Arada kendime ayar çekmezsem Ege benden çok çeker, çekmesin.

Ege artık evdeki üçüncü kişi olduğunu her haliyle belli ediyor. Kızıyor, seviyor, talep ediyor. Velhasıl büyüyor. İyiki var. O olmasa şu hayat ne kadar boş geliyor bana anlatamam.

1 Şubat 2011 Salı

Medusa


Şu an o kadar kederliyim ki...
Çok üzgün ve yorgunum. Kendinden sıtkı sıyrılmış biriyim. Nefret ediyorum kendimden!
Uçurumun kenarından boşluğa bırakıvermek istiyorum kendimi.

Saçmalıyorum di mi? Ama yok az bile söyledim.

Bugün benim ihmalkarlığım yüzünden Ege zarar görebilirdi. Bu sebepten kendimi lime lime kessem şimdi gıkım çıkmaz. Hatta bir kırbaç olsa kendimi kırbaçlamaktan çekinmezdim belki ancak o zaman kendime olan öfkem biraz dinerdi.
Nefret, nefret, nefret ediyorum senden RUHDAGI!