28 Temmuz 2009 Salı

Veryansın



Keşke her günüm Rolling Stones dinlerken hissettiğim gibi olsa. Hiç derdim tasam olmasa. Öfkelendiğimde ağız dolusu küfretsem. Ayıp günah olmasa. Hep kendimi birilerine kanıtlamak zorunda olmasam. Bütün etiketlerimden sıyrılsam. Tanrımın kulu olmasam annemin kızı, kocamın karısı, patronumun işçisi…

Kafamı çıkarıp bir söğüdün gölgesinde dinlenebilsem. Mümkünse gözlerimi de bir bardağın içine koysam bir müddet göz çukurlarım hafiflese. Hep kırmızı oje sürsem hiç üşenmesem. Fırçayı tek sürüşte mükemmel bir biçimde çekebilsem hiç bulaşmasa. Bir anda İspanyolca konuşabilsem. Fransızca şarkılar söylesem uydurmadan bilerek mesela.

Bir gün Orta Asya’ya varabilsem. Atımın yelelerine karışsa saçlarım, deli bir rüzgara doğru son sürat koşsak. Bir şaman ayininde olsam ve elimdeki kımız kadehini atalarıma sunsam.

İçimdeki o vahşi alenen ortaya çıksa ve ne olacaksa olsa. Başım hiç ağrımasa. Dudağımda asla uçuk çıkmasa. Hep güzel kalsam, hiç yaşlanmasam ne güzel olurdu.

24 Temmuz 2009 Cuma

Stres


Bir garip ruh hali var üstümde. Böyle nasıl desem birazdan matematik yazılısına girecekmişim de hiç çalışmamışım gibi. İçimde beni gıdıklayan bir heyecan var. Güzel bir heyecan değil sanki kötü bir şey olacakmış gibi.

Bu hafta evde tadilat var. Misafir tuvaleti yeniden yapılıyor. Sonra kapılar değişecek, antre ve mutfak döşemesi yenilenecek. Ev şantiye gibi. Her yerde naylon örtüler serili. Ayağımda ayakkabıyla dolaşıyorum. Korkarım bu önümüzdeki haftaya kadar sürecek. Bir bitse bende düzenime geri dönebilsem. Ayrıca bu ev nasıl temizlenecek düşünmek bile istemiyorum.

Bu akşam Banu’lar balayından dönecekler. Habire İstanbul’u özledim diye mızmızlanıyor bana telefonda.

Yoğun geçen haftaların en güzel yanı verdiğim 2 kilo oldu. Yeniden 26 beden kotlarım belime bol geliyor. Oh! la la. Bu sevinç umarım uzun soluklu olur.

Birde şu içimdeki sıkıntı geçse…

23 Temmuz 2009 Perşembe

Yar Bana Bir Eğlence


Bu gece Memo rüyasında beni Amerika'ya giderken görmüş. Oturma izni çıkmış bana oralardan. Çıldırmış ve bana 7 gün içinde eve dönmezsen, evliliğimiz biter diye ültimatom vermiş ama ben hiç tınlamamışım :)

İlahi Memo. Acaba New York'a mı gidiyodum? Hımm, bak orasını öğrenemedim işte.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Güzel Bir Gün




Bu gece rüyamda Atatürk’ü gördüm. Bu sefer faklıydı. Ben genelde Atatürk’ü hep Samsun’a giderkenki halleriyle görürdüm. Kalpaklı, bıyıklı, elinde sigarasıyla.

Bu gece ilk defa Atatürk’ü daha yaşlı gördüm. Hani Florya’da denize girerken ki yaşlarında. Rüyanın asıl kahramanı Ülkü Hanım aslında. Ülkü Hanım’ın o minicik hali, Atatürk ve ben minik Ülkü’yü kaçırmak isteyen adamlardan köşe bucak kaçıyoruz. Nasıl paniğim anlatamam. Ülkü’ye bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Kıyafet değiştirip tren yolculuğu yapıyoruz. Yanımda Atatürk, yorgun ve yaşlı üzülüyorum. Yatsın, dinlensin istiyorum.

İşte bütün gece böyle bir karmaşa yaşadım. Yinede içimde Atatürk’ün yanında olma sevinci ve aman ona bir şey olmasın telaşı vardı. Diğer yandan sevimli Ülkü’cük kucağımda uyuyakalmış, sevgiyle bakıyorum ikisine de.

Her rüyanın bir sonu var elbette. Lakin bu rüyaların sabahları daha bir güzel, daha bir bereketli, daha bir mutluluk dolu oluyor. Atatürk’ü rüyamda üçüncü görüşüm.

Üçte bir keramet var ama, bakalım ne ola ?


Bu arada, geçtiğimiz pazartesi Bahar Karları 1 yaşını doldurmuş bile.

21 Temmuz 2009 Salı

Başlığa Kafa Yormamıştım

Koşturmalı geçen günlerden sonra üstüme bir ağırlık çöktü. Üstelik iş açısından çok yoğun bir haftadayım ama elimden düzgün bir iş çıkmıyor. Hafta sonu Cezayir’den mal sahipleri gelecek sunum yapacağız ama elimde daha bitmiş hiçbir şey yok. Allah yardımcım olsun bir an evvel bu uyuşukluktan sıyrılmam gerek.

Düğün ve cenazeler dışında bir araya gelemeyen kalabalık ailelerdeniz bizde. Bu düğün sebebiyle bir araya gelindi yine. Sofralar kuruldu, yenildi, içildi, anılar konuşuldu, sülalemizle övünüldü ve bir anda evimiz boşalıverdi. Herkes yaşadığı şehirlere döndü ve annem evde Burcu’yla kalakaldı. Bu kısımlara çok kafa yorarsam akıl sağlığım tehlikeye gireceğinden düşünmüyorum. Mesela tam nikah kıyılırken ve bende kameraya çekerken acaba şu an arkamı dönsem kapıda babamı uzaktan izliyor bulabilir miyim? gibi düşüncelere yer vermemeye çalıştım. Hele Banu evden dayımın kolunda çıkıp da gelin arabasına ilerlerken, bende tam ters istikamete yani eve döndüm. Bir anda bom boş olan odalara baktım içim ezildi. Banu’nun doğumundan o güne kadar olan her şey bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Kendimi tutamadım ağladım. Anneannem evdeymiş meğer usulca hadi ruh dağı dedi bende sustum. Annem bahçedeydi iyi ki yoksa onu da üzerdim ve pek hoş olmazdı. Ağlamak yasak demişti çünkü. Beni üzmeyin lütfen…

Neyse, şimdi ileriye bakmak lazım. Burcu’ya aman dedim lütfen en az 8 sene hiç bir vukuat istemiyorum. Evleneyim deme! Okulunu bitir, yüksek lisans yap ama evlenme!
Bana gelince benim Durex’le aramdaki aşka bir nokta koymam farz oldu. Banu’dan açılan boşluğu ancak çocuk doldurur. Ha, birde teyzemin dediği gibi ikiz olursa (zira kendisi üçüz annesidir ve kalpten ikiz doğurmamı söyler) sen o zaman gör cümbüşü.

19 Temmuz 2009 Pazar

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Geri Sayım Başladı


Ankara'dan döndük. Bir nevi düğün provasıydı :) Yalancıktan gelin gibi giyinmiş bir Banu ve şaşkın bir damat vardı. Banu kıyafetinin içinde Truvalı Helen gibiydi, Mesut'da Paris gibi olmasa da fena değildi :)

Asıl nikah töreni bu cumartesi ve geri sayım başladı. Akmayan rimelim şaşalı tuvaletim ve ben hazırız en azından olabildiğimiz kadar hazırız. Birazdan anneme oradan Banu'nun evine geçip son hazırlıkları tamamlamaya çalışıcaz. Durumlar böyle.

10 Temmuz 2009 Cuma

Kaçak

Ofisten gizlice bloguma girdim hu hu..

Malum bizde internet yasak!!! Ama insan oğlu bu, illa bir yolunu biliyor işte :)

Yakalanmadan tüyeyim ben. Evden devam :)

9 Temmuz 2009 Perşembe

Çok Sıcak

İstanbul'da öyle berbat bir hava var ki çıldırmamak elde değil. Klimada olmasa ben hepten delirirdim sanırım.

Böyle sıcak ve nemden delirmemin bir diğer sebebide bacak ağrılarım. Evet dizlerimden aşağısını şu an kesip atmak istiyorum. O kadar çıldırtıcı bir zonklamayla ağrıyorlar ki tarifi mümkün değil. Üstelik ben bu çileyi çocukluğumdan beridir çeken biriyim. Bu kadar mızırdanıp hiç doktora gitmemek en büyük özelliğim. Çaresi var belki ama ben habire, aman şimdi zaman yok sonra bir ara diye diye 31'e geldim ve bu salak ağrıyla yaşayıp gidiyorum.

Neyse, bu sıcaklarda yemek yapmak bile işkence. Bu akşam ızgarada kabak yaptım yanına yoğurt ve kısır. Fakat yarın akşam misafirim gelecek o yüzden az önce zeytinyağlı fasulye koydum ocağa. Yarına hazır olsun. Izgarada soslu tavuk kızartıp birde pilav yaptım mı tamam. Semizotu salatası, birde karpuz daha ne olsun?

Cumartesi Ankara'ya giderken Sapanca'ya uğrayıp göl kenarında öğle yemeğimizi yemeye karar verdik. Memo'yla uzun yola gitmeyeli hayli olmuştu. Sonrasında Ankara. O gece dayımda kalıp ertesi gün düğün yemeğine gidecek, sonrada sıcak ve nemli İstanbul'umuza kavuşucaz.

Banu'nun evlenmesine tam 9 gün kaldı. Resmen dokuz doğuruyorum ...

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Mim ve Diğerleri

Bu aralar çok koşuşturmacalı günler geçiriyorum. Malum önümüzdeki hafta Banu evleniyor. Nikah töreni İstanbul'da ama damadımızın İstanbul'a gelemeyecek olan Ankara'da ki akrabaları için bu pazar bir yemek veriyorlar. Dolayısıyla bizde hafta sonu Ankara'ya gidiyoruz.

Dün akşam kendime nikah için bir elbise aldım. Memo çok beğendi aslında ben fiyatı pahalı buldum ama Memo güzel oldu deyince bende bu olsun madem dedim.
Aklımda çok başka bir elbise vardı ama Vakko'ya yaklaşamadım!!! yani bir iki saat için o kadar paraya kıyamadım. Ne yapalım idare eder herhalde. Zaten önemli olan gelinle damat :)

Havalar ne kadar sıcak. İyi ki ev ve iş arası yakın, yoksa daha beter olurdum.
Ah! tatil nerelerdesin? Gerçi önümüzdeki hafta izne çıkıyorum ama düğün koşturmacası içinde geçecek olacağından ona tatil denemez. Umutlar artık bir başka bahara kaldı :)

Neyse, sevgili Yeliz'in Mim konusuna dönelim. Yazamadım hemen kusura bakma lütfen.

Kullandığım Parfüm:

Bu konu biraz karışık. Migrenden muzdarip bir bedevi olarak ben parfüm kullanamıyorum. Üstelik çevremdekilerede müdahale ediyorum. İş arkadaşlarıma bile. Bunu asla kullanma! Tanrım iğreeeenç, bak başladı sağ gözümden ağrı hep senin suçun!! gibi özlü sözlerimle milleti canından bezdirmişimdir.Bilhassa Banumu :)

Kullandığım Krem :

Nivea dışında bir şey kullanmam. O da kış aylarında ellerim için. Yüzüme sabun dışında bir şey sürmem. Krem sürdüğümde yüzüm kirlenmiş gibi hissederim. Problemli bir cildim yok. Ama kışın bazen bebak kullandığım olur :)

En son okuduğum üç kitap:

Ha şöyle, bildiğim yerlerden sorun :)

Fransız Süiti\Irene Nemirovsky

Theodora\Radi Dikici

Grotesk\Natsuo Kirino



Son aldığım üç ürün :

Koton'da ki indirimden aldığım elbisem, dolgu topuklu ayakkabım ve dün aldığım A B İ Y E !!! :)

Seyrettiğim üç dizi :

Cnbc-e dizilerinin çoğunluğu ama illaki Battlestar Galactica :)

Ben epeydir blogları takip edemediğimden bu mim dalgası kimlere uğradı haberim yok.
Yine de, elektra, İlyas'ın annesi Yeliz ve Asortik Krep'e bir pas atıyorum :)

Durumlar böyle gidip balkondaki çiçeklere su vermeliyim. Zavallıların boyunları bükük duruyor. Görüşürüz.