Dün akşam iş çıkışı Memo'yu aradım sırf ayağına bağ olmak için :) İş çıkışı buluşup beraber gidelim dedim. Ofise gel o zaman dedi ama ben ne yapayım ofiste şimdi sıkılırım diye geri çevirdim. Metrodan inince Cevahir'e gittim. İstanbul'da sevdiğim tek alışveriş merkezi Kanyon ve en sevmediğimse o tuhaf uğultusuyla Cevahir AVM! Bende önce Esse'de dolandım. Şu güzel, bu güzel diye noktasal atışlarda bulundum oradan mum ve çiçekli teneke kutulardan almak üzere Tepe Home'a yöneldim. Sepetlerin orada gezinirken, satış elemanı kızlardan birinin özel bir konuşmasına kulak misafiri oldum. Detaya girmiyim mevzu anladığım kadarıyla, şimdilerde başkasıyla evlenen eski erkek arkadaşla yapılan bir konuşmaydı! öyle işte. Tuhaftı ama dinlemeden edemedim. Evet itiraf ediyorum sırf merak ettiğimden o hasır sepetlerin ve yapma çiçeklerin olduğu yerde oyalandım. Sonra Mother Care'de aval aval sağa sola bakındım ve kendimi oraya o an çok yabancı hissettim. Bilmiyorum öyle hissettim işte. Uzaktan Sturbucks'a baktım orası hepten yabancı geldi! bende kendimi D&R'a attım ve 2,95'den Conan filmi bulmuş olmanın keyfiyle ayaklarımın sızlamasını unuttum. Yani hiç gereği yokken sırf Memo'yla eve dönmek için kendimi yordum durdum. Sonra Migros'un önündeki o oturma banklarına iliştim ve çevremdeki çocuklu kadınları inceledim. Çocukları kafamın hiç çekmediğini bir kez daha anlamış ve bu durumdan dehşete düşmüş biçimde orada öylece oturdum kaldım. Nihayet 19:30'da Memo geldi ve eve yollandık. Hele o Migros'un araba şeklindeki alışveriş arabalarına binecem diye etrafı yıkan veledi görünce acayip tırstım, bir o kadar moral bozucu birde kız çocuğu vardı tarif edilemeyecek kadar asap bozucuydu. Kös kös eve döndük ve üstümü değiştirirken, göbeğime doğru parmağımı sallayıp şimdiden anlaşalım gıcıklık yapmak yok dedim. Küt! anında bir tekme, bunu anlaştık olarak kabul ediyorum dedim.
Sözünden dönen böyle olsun tamam mı?
küçük kızımın 22 yaşında olduğunu düşünürsek tam 22 yıl sonra yeniden bebek , çocuk sesi oldu bizim ev de. İtiraf edeyim hiç çocuk şımarıklığı kaprisi falan çekemem derken Cancan çıktı karşımıza. Ama doğuştan esprili bir şey . Beni görünce içi içi deyince, yani sen benim canımın içisin demek istiyor; diz çöküyorum önün, tepin üstümde istersen diyorum:))) Bu garip, izah edilemez bir şey. Yani hiç tırsmaya gerek yok. Sen nasılsan O' da o.
YanıtlaSilSevgilerimle
not. Englishhome lara da uğrayın çok tatlı şeyler var bu aralarda...
:))) Bakalım seneye bugünlerde neler yazıyor olacaksın. Merakla bekliyorum :)
YanıtlaSilHiç endişelenme, annelik öyle birden hamilelil esnasında vahiy gibi tepeden inmiyor. Hatta bebek doğduğunda bile olan birşey değil bence. Günler geçtikçe, sen ona, o sana alıştıkça bir de bakıyorsun herşey rayına oturmuş.
Bir de, ben mesela eski çocuksuz hayatımın özgürlüğünü çok özlüyorum ama yine de şimdi geri döner misin deseler asla derim.
Amaaaan, oluyor işte bir şekilde. Çok da mutlu oluyorsun hiç merak etme..
Cevahir konusunda aynen katılıyorum.
YanıtlaSil6 ayın sonunda, bebekle her yere gidilebilir, herşey yapılabilir, yapılamayanları ise zaten can çekmez noktasındayım.
Ayrıca Ela'm daha 5 aylıkken uçakla günübirlik Adana'ya gitmiş, tüm gün gezmiş, aynı akşam geri dönmüş, "ıhhh" dememiştir. Alıştırmaya bakar derim ben. Aman MAŞALLAH diyeyim de sonraki yorumda "ah ne güzel günlerdi onlar" demeyeyim sonra:)
Bebek doğunca herşey daha da güzelleşiyor inan bana. Onu giydirip, süsleyip dışarda dolanmak da apayrı bir zevk. Ağlamaları bile tatlı oluyor. Öyle koca koca gözlerini açıp bakıyor, hazırlık yapıp, yüzünü buruşturuyor, sonra avaz avaz koyveriyor yaygarayı, küçük dilleririni titrete tittere ağlıyorlar:)