26 Kasım 2013 Salı

Ev Hali




 Bu ay oldukça sık aşure yedim. Apartmandaki diğer hanımlar gerçekten ev hanımlığını yalayıp yutmuş hanımlardan olduğu için benim gibi fukaralar sebeplensin diye bir birinden lezzetli aşureler dağıttılar. İki kişi hariç diğerleri tam anlamıyla benim damak zevkime hitap eden lezzetteydi.
Malum yılan hikayesine dönen kitap siparişim cumartesi günü geldi ve ben ciddi anlamda hangi kitapları aldığımı unuttuğumu fark ettim. Bektaş'ın Sırrı öylesine gözüme takılmıştı ama listeye atmış mıydım?.
Doğrusu aldığımı unutmuşum ama güzel bir sürpriz oldu. Aşure ayına denk gelen ve Bektaşilikle ilgili hiç bir şey bilmeyen ben için doğru bir kitap oldu.





 Bu tencereyi bayramda Taşköprü'ye gittiğimde almıştım. Emaye bir tencere ve oldukça büyük. Aslında dolaplarda bu tencereyi koyacak yer olmadığından hep ocağın üstünde duruyor. Tencereyi alma nedenim emaye olması çünkü ben bir emaye aşığıyım. Saplantı derecesinde hemde!
Taşköprü'de ufak bir züccaciye dükkanı var. Her gidişimin ikinci günü Gülşen anneyi koluma takıp hadi oraya gidelim diyorum. Mutlaka bir çift beni kendimden geçirecek çaydanlık (bir diğer saplantım!) bulurum. Mutlaka İstanbul'da olmayan veya vintage adı altında fahiş fiyata satılan ıvır zıvır şeyleri orada makul fiyata bulabiliyorum. Üstelik hep kıyıda köşede duran kimsenin bakmadığı ama benim gibi delilerin görünce gözlerinden kalpler fışkırtan bir şey mutlaka oluyor.



Asya mutfağını seviyorum bilmem farkında mısınız? Üstteki fotoğraf Burcu için hazırladığım öğle yemeğiydi. Miso çorbası (kırmızı fasulye ezmeli), kimbap. Biraz çabuk hazırlamaya çalıştığım için kimbap biraz gevşek rulo olmuş ama tadı pek güzeldi. Ayrıca miso çorbası için nihayet beyaz fasulye macunu buldum. Uzun süredir gelmesini bekliyordum. Sanırım bugün kargom gelecek ve ben akşama miso çorbası yapmak için sabırsızlanıyorum. Böyle anlatınca tuhaf gelir belki ama miso çorbası bende tuhaf bir alışkanlık yaptı. Resmen bu çorbaya aş eriyorum.



Yemeden duramadığım bir diğer şeyse ekmek. Açıkçası ekmek olmadan yaşamanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Un su ve maya üçlüsünden daha güzeli var mı? Bütün bu diyet programları ve onu ye bunu yeme söylevlerinden gına geldi. Ben artık böyle takılmıyorum. Zaten düzgün bir mutfak kültürümüz var. Sebze, protein bakliyat ne varsa yiyoruz daha ne? Egzersiz yapmadan hiç bir şeyin anlamı yok. O sebepten egzersiz yapıp yasakları kaldırın. Karatay Hanım ekmek zinhar günah diyor, Dukan Efendi zeytin yok diyor. İkisi de olmadan yaşamam mümkün değil. Zeytin ekmek olmadan olur mu? Bana çok ters!
Mutsuz oluyorum böyle yasaklardan. 

Oysa ekmek yapmak gerçek bir mutluluk. Gerçi benim ekmeğim pek kabarmadı ben biraz teknik hata yaptım ama tadı çok güzeldi. Kışın gelmesiyle bizim evde ekmek ve çorba ikilisi mutfağın vazgeçilmezi oldu. 











5 yorum:

  1. biz de doyduk aşureye:) ben iki kazan pişirip yedi mahalleye dağıttım zaten:)) Dün alşam da apt den artık sanırım son aşureler gelmiştir. Saydım baktım ne yazıkki başka gelebilecek yer kalamadı:(

    YanıtlaSil
  2. Evet ya, ekmek ve çorba :) Misss!

    YanıtlaSil
  3. Senin apartmandaki hanimlar ev kadinligini yalayip yutmus da , sen eksik mi kalmmissin sanki :)))))

    Ekmeksiz hayat mi olur yaa ? Ekmek yapmayi bende cok seviyorum :) Ekmek yapmak benim icin terapi gibi bir sey :)

    YanıtlaSil
  4. Miso çorbasına ikinci bir şans vermeyi çok isterim :)

    YanıtlaSil
  5. Asya mutfağı hariç epeyce ortak noktamız varmış Ruhdağı:) Çaydanlık hastasıyım bir, emaye delisiyim iki! Üzerinde home sweet home yazan, 3 ayrı boyda yemek ısıtmalık emaye tencere takımım var, en küçüğü sütlaç kasesi boyunda! Annem de onları bana bahsettiğin gibi bir yerden almıştı sanırım. Senin tencerene de bayıldım. Ve üçüncü en önemli ortak noktamız, ekmek! Ekmeksiz bir hayat düşünemiyorum ve zaten olamaz. Bütün o moda diyetler de gelip geçecek inan bana. Dediğin gibi, öyle güzel bir mutfağımız var ki zaten, yasaklara hiç ihtiyacımız yok.
    Öpüyorum seni!

    YanıtlaSil