29 Haziran 2009 Pazartesi

Drama drama drama

Duygusal olarak çok zayıf olduğum bir dönemdeyim. Banu’nun düğüne 19 gün kaldı. Bu yetmezmiş gibi Michael öldü. Bakalım daha ne gelecek başıma acaba?

Şu düğün bir bitse. Bütün evham ve iç sıkıntısı düğüne kadar sonra her şey bir şekilde rayına oturur. Alışılır yani. Mesela bu Ramazan’da yeni bir aileye daha iftar masası hazırlarken bulucam kendimi.

Bunlar güzel şeyler tabi ama yinede içimde acıyan bir yer var. Sanırım düğünler ve cenazelerde insan geçip giden yılları daha iyi anlayabiliyor. Yaşlanıyorum diye geçiyor içimden. Zaman akıp gidiyor ve bunu engelleyebilmek mümkün değil. Geriye ne bırakmış olacağım. İnsanlar arkamdan ne söyleyecek? Koca bir hiç gibi hissediyorum böyle zamanlarda. Arkamda anılacak ne bıraktım diyorum. Bir hiç. Sadece bu işte. O iyi bir evlat, şevkatli bir abla, sadık bir eşti diyecekler. Peki sonrası, yani benim insan olarak bu dünyaya bıraktığım miras ne olacak? Benim varlığım veya yokluğum dünyaya ne ifade edecek. Koca bir hiç. İşte bu gerçek beni çok rahatsız ediyor.

Kendimi böyle hırpalayıp duruyorum işte. Konuş be kadın, bir şeyler söyle diyorum ama ses seda çıkmıyor benden. Kuyruğumu bacaklarımın arasına sıkıştırıp, iyice kabuğuma çekilip siniyorum. Yaşlanmaktan ve büyümüş olduğum gerçeğiyle yüzleşmekten ölesiye korkuyorum. Kendi kendimden kaçıp duruyorum ama bir yerde toslaşıcaz bunu da biliyorum.

Kaldı 19 gün…
O işte bitecek sonra ne için dertleneceksin bakalım.

2 yorum:

  1. "yalnız değilsin..."
    Bu bile bazen insanın içinde öyle bir kuvvet doğuruyor ki bilemezsin.

    Sağol Yeliz.

    YanıtlaSil