23 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Garip Ademoğlu

Hani var ya, bu sabah her şey çok iyiydi yalanım yok. Kahvemi içmişim keyfim ala, işler birikmiş ama olsun dert değil yaparız ufaktan ufaktan. Kulaklığımdan yayılanlarsa en sevdiğim şarkılardan güzel bir karma. Hayat güzel, hayat iyi yani.

Öğle tatiline çıkmışım gayet mutluyum. Kitabımı atmışım çantama (J.M.G Le Clezio/ Açlığın Şarkısı) tek derdim kalan 40 sayfayı okumak ve keyifli bir öğleyemeği yemek. Güneş var Rumeli caddesinde sıcacık. Yemeği yedim, üstüne dondurmamı da ve neden sonra aklıma saat geldi ofise yollandım. Mutlu mutlu ofise doğru gidiyordum. Ester’i düşünüyordum, Fransa’yı ve işte tam o anda karşıma çıktın bey amca. İki kolunun altında değneklerle ve biri olmayan ayağının yerine takılı bir kütükle, elinde beyaz poşetin, başında kalın kalpağın ve sakallı yüzünde, burnunda, yanaklarında kim bilir nasıl oluşmuş yara berelerinle ciğerimi deldin. Olduğum yere çaktın beni. Sen koltuk değneklerinle giderken ben oracıkta su olup akıp gitmek istedim. Toprak yarılıp beni yerin içine alsa veya bir hortum alıp göğe kaldırıp atsa veya her ne oluyorsa olsa da şu an burada arkandan baka kalmayayım istedim.
Hayat çirkin, hayat kötü yani. Kendimden ve mutlu olduğum her andan, tok olan o kahrolası midemden, temiz olan üst başımdan o kadar tiksindim ki, hemen oracıkta yok olabilmeyi istedim. Dinden çıktım ben bugün bey amca.
Neden herkes tok olamıyor?.
Neden herkes sağlıklı, mutlu, neşeli olamıyor?
Neden?, neden?, neden?....

Ofise gelene kadar Gök Tanrıyla kavga ettim. Neden bize bunu yapıyorsun dedim.
Cennet vaadi boş geliyor bazen. Yetmiyor. Bütün bu hengameyi açıklamıyor. Ben kendimle çok küsüm bugün.

9 yorum:

  1. hayat öyle acımasız ve adaletsiz ki...

    YanıtlaSil
  2. keyifli bir akşam yemeğinin ortasında, açık olan tv den bir şehit yakının çığlığı duyulur, ya da keyifli bir günü bitirmiş eve dönerken, küçücük bir çocuk mendil al abla der, aynen öyle hissederim. Lokmalar dizilir, bir yumruk tıkanır boğazıma. Hayat işte böyle garip bir şey.

    YanıtlaSil
  3. Hayat cok adeletsiz gozukuyor ama tek bacakli olup , varlik icinde yasayanlardan cok daha mutlu insanlar varbu dunyada .
    Hic kimsenin ne yasadigini tam olarak bilemiyoruz.
    Neler hissettigini cok iyi anladim ,gozlerim doldu okurken.
    Hepimizin birseyleri eksikaslinda , kiminde bacak ,kiminde kol,kimde para, kiminde huzur ...Boyle dusunmek lazim belkide ...
    Keske hepimiz aynidunyada ayni sartlarda yasasaydik.

    Oamcanin yanindan
    iyhhhss diyerek gecenlerdeolmustur, gecerkengormeyenlerde

    Son cok hassas,duygusalve cok temiz kalpli bir insansin..
    Allah herseyi gonlune gore versin
    insallah

    Bu kadar duygusallik yeter ...Sabah kahvelerine kavustun sonunda ,Ramazan sonrasi ilk sabah kahvesi ne miss gelmistir sana kimbilir :)

    sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Adaletsizliğe canım sıkılıyor ama öyle söylenip yerinde oturmak olmaz ki.
    Elimden bir şeyler gelsin istiyorum ne biliyim gönüllü çalışıp bir şeyler yapabilmek istiyorum.

    Yeliz,Anne ve bebişi, lalenin bahçesi yorumlarınız için çok teşekkürler.

    *Yeliz*'cim bence sende çok merhametli ve temiz kalpli bir insansın sağolasın. Beni öyle görmen senin kalbinin güzelliği :)

    Sevgili Azra Akgün üşenmeyip bana e-mail atıp ruhumu arındıracak güzelliklere ulaştırma gayretiniz için ayrıca teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  5. başımızdaki ensesi kalınların, seninle aynı duyguları hissedene kadar; yok ondan da vazgeçtim bize tarif ettiğin o görüntü karşısında yürekleri bir tutam " cız " ettiği anda kurtuluş yakın olacak.
    ama o zaman kadar " böyle gelmiş böyle gider ".
    e bir de ensesi kalın kısmı popolarını koltuklarına demokrasi tutkalı ile de epey yapıştırmışlar, oy denen ne işe yaradığı belli olmayan araçla düzen de değişmesin diye her önlemi almışken...

    YanıtlaSil
  6. Nalan, çok haklısınız. Bu düzen nasıl değişecek. Başımıza bunları yine biz getiriyoruz. Neresinden tutsan elinde kalıyor hepside!

    YanıtlaSil
  7. Merhabalar..blogunuzu okurken arşivinizde dolaştım ve bu yazınızı buldum..hayat acımasız değil bence, onu acımasız hale getiren biraz da bizleriz..başkalarını suçlamak en kolayı olsa gerek..ama "ben ne yapıyorum?"sorusunun cevabı çoğu kez sessizlikle sonuçlanıyor..ben ne demokrasiyi, ne de Tanrıyı suçluyorum..tüketiyoruz çılgınca ve hep daha fazlasını istiyoruz..ama kapı komşumuzun açlığından haberdar olduğumuzda yalnızca içimiz "cız"ediyor..elimizden daha fazlasının gelmesi için neden bişeyler yapmaya çabalamıyoruz..hiçbirimiz diğeriyle eşit koşullarda doğmuyor, ama bu insanların birbirine adaletsiz davranması için gerekçe değil..tarihin her döneminde zor koşullarda yaşayan insanlar olmuş..kaynakları adaletli dağıtmaya özen göstermek gerek..yoksa tüketimde adaletsizlik olaabiliyor..dünya hepimize yetecek kadar güzelliklerle dolu..keşke paylaşmayı bilebilsek ve bunu karşılıksız yapabilsek..

    YanıtlaSil
  8. En büyük eksiğimiz bu doğru. Benciliz paylaşmayı bilmiyoruz. Sadece sorun var diyoruz çözüm üretmiyoruz.
    Haklısınız, yorumu yeni gördüm cevaplamak istedim.

    Selamlar.

    YanıtlaSil