Cuma gününe bu kadar uykulu ve yorgun başlayabilmeyi nasıl başardım bilemiyorum.
Geç yatmadım o kadar yorucu bir şeyle de uğraşmadım ama sanırım halen geçen hafta sonunun ve arkasından gelen yoğun tempolu iki iş gününün yorgunluğunu çekiyorum.
Neyse, hafta sonu geldi nasılsa. Yarın Banu’yla buluşma günümüz. Beraber dışarı çıkmayalı çok oldu. Evlilikti, şuydu, buydu derken nihayet ekim ayının ilk cumartesisine kavilleştik. Banu’nun doğum gününden bir gün önce (ki belki o günü eşiyle kutlamak isterler diye) buluşmaya karar verdik.
Önce Kanyon’da buluşma, oradan Mesut’u saf dışı bırakıp İstanbul’a kendimizi adama şeklinde planlarımız var. Metro, tramvay ve belki deniz yolunun da olduğu bir rotamız olabilir. Veyahut Beyoğlu’nun arka sokaklarında gönüllü bir kayboluşla beraber, Büyük Londra Otelinde Türk kahvesi içip gevezelikle akşamı ederiz orasını bilemiyorum şimdi.
Yarın annem Edirne’den dönüyor. Ben duramam evladım bütün gün öğrenci evinde hayat geçer mi? diye veryansın etti. Sen bilirsin dedik.
Burcu’m Edirne’de. Onun eksikliğini hissetmediğim an yok. Tatlı sesini telefondan duysak da yeterli gelmiyor. Keşke yarın oda yanımızda olsaydı. Artık onunla 29 Ekim tatilinde kavilleşmeye niyet ettik. Senin yerin bir başka Burcucum, öperim zeytin gözlerinden.
Cuma gününün raporu böyle. Esnemeye devam eden koca çenemle gün nasıl geçecek bakalım?
ne güzel planlar:) istanbula gelmiş kadar oldum, benim için de gezn:)
YanıtlaSilSağol Yeliz. Gezeriz merak etme :)
YanıtlaSil