23 Haziran 2014 Pazartesi

Evim Evim Güzel Evim

Son iki haftam İstanbul'dan ve evimden uzakta geçti. Yıllık Taşköprü ziyaretimizi cuma günü sonlandırıp İstanbul'a döndük. Dönebilmek ve yeniden kendi evime düzenime alışkanlıklarıma kavuşabilmek tarifsiz bir mutluluk.
Benim gibi evcimen insanlar için, iki hafta evinden uzakta olmak tam anlamıyla oksijen yetersizliği çeken birinin hallerini hatırlatır ki, bu bir mübalağa değil gerçekten de bir zaman sonra fiziksel olarak da yeterli oksijen alamadığınızı fark eder hale gelirsiniz. Japonlar bu halin ileri vakalarına OTAKU dese de benim gibi klasik ev hanımı kisvesine bürünmüş kişiler içinde geçerliliği var. Hasbelkader alışkanlıklarından kopamayan düzeni bozulunca dünyanın sonu gelen biriyim işte. Her gün aynı saatte belli işleri yapan, her ay belli dergileri takip eden alamamışsa huzuru kaçan, yediği içtiği şeylerin belirli markaları olan ve değişmesine tahammül edemeyen biri olarak tüm bu şeylerden iki haftalığına uzak kalmak kısmen çıldırtıcı olabiliyor. 
Her ne kadar evvelden beri böyle şeylere takık olsam da bu sene bu halin tavan yaptığını görüp hayrete düştüm. Dediğim gibi mübalağasız ruhsal acının fiziksel acıya dönüşmesi beni şaşırttı. Halen kendimle ilgili şaşkına düşebilmek sevindirici!

Gel gör ki!, birde üstüne Ege hastalanınca ben güzel güzel panik atağımın kucağına huzurla yatıverdim. Üstelik hiç bilmediğim bir hastalıkla orada burun buruna gelmek ve gece yarısı acillerde kasık ağrısıyla kıvranan çocuğunuza "ne olur anneciğim bu bardağa çiş yaparsan eve gidicez söz! ne istersen yapıcam, alıcam ne olursun!!!" diye ağlamaklı modda yalvarmalar ve dahi çocuğumdan ilk kez kan alınması ve damar yolu açılması beni deliliğin serin sularına salıverdi. İstanbul'da başımıza gelmeyen bu durumla bir kasaba hastanesinin acilinde karşılaşmak, pis örtüler üstünde yavruyu nasıl bu sedyeye yatırırım  endişesini çoktan aşmış durumlarla burun buruna gelmek ve o an hastanelerde daha büyük endişelerle yavrularının başında bekleyen anneleri düşünüp onlara dua ederek tuhaf şaka gibi hiç aklıma gelmeyecek bir gece geçirmek doğrusu beni 10 yıl yaşlandırdı. Ege bu kadar işkencenin nedenini bilmezken, o kadar masum ve savunmasızken bunun onun iyiliği için olduğunu anlatamıyor olmanın sancısıyla kıvrandım durdum. O gece hiç uyumadım ertesi sabah Kastamonu'ya daha büyük bir hastaneye gitmeler birde orda röntgenler ve artık tahlil bardağına çiş yapan Ege'nin bir gecede büyüyüp olgunca her şeyi kabullenişi filan beni mahvetti işte. 
Sonuç temiz dendi ama ben artık eski ben miyim acaba? 
Klasik olarak çok abarttığım, çocuk bu hasta olacak tabi denmesi genelde beni daha çok sinirlendirdiği için bu tarz eleştirileri duymazdan geldim. İnsan çocuğunu gecenin bir yarısı bilinmedik acı verici bir ağrıyla uyduruk bir acilde bulur da nasıl üzülüp paniklemez ve bu onu mahvetmez anlayamıyorum. Böyle rahat olabilen insanları alkışlıyorum tabi varsa! aklı başında hiç bir annenin bu olayı rahatlıkla kabullenip bir şey yok geçer şimdi diyebileceğini sanmıyorum. Tamam ben biraz fazla mahvoluyorum ama benim için bu dünyada Ege dışında hiç bir varlık bu kadar önem arz etmedi ve etmeyecek! Şu andaki yaşam amacım sadece onu büyütebilmek, zarar görmesini engellemek ve onu deli gibi sevmek. Bu sadece. Delilik aşırı abartı her ne haltsa isteyen istediğini diyebilir ama ben buyum ve beni halen tanıyamamış olmaları beni gerçekten üzüyor. Böyle zamanlarda beni destekleyip rahatlatmak yerine sürekli eleştirilmek canımı sıkıyor. Özellikle çocuk bu ya olucak tabi, her çocuk hastalanıyor gibi abuk sabuk laflardan hiç hoşlanmıyorum.

Neyse, olan oldu artık. İki haftayı daha yaşanabilir kılan şeyler elbette yanımda getirdiğim kitaplarımdı.

Bana eşlik edenler;

Sylvia Plath / Sırça Fanus



Ryunosuke Akutagava / Raşomon ve Kappa kitaplarıydı.


İzlenen animeler;






Yol boyunca kulaklıkta çalanlardan biriyse illaki G-Dragon idi ...














6 yorum:

  1. Bazı şeylerin dönüşü yok.Bazı şeyler sadece bir kez olur.Fazla titizleniyorsun dendiğinde çok üzülüyorum.Allah korusun.Hiç bir yapamıyorsan bir sus bari.

    Çok geçmiş olsun Ege'ye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız ama herkesin doğrusu kendine anlatamıyorsun işte...
      Teşekkür ederim iyi sözleriniz için :)

      Sil
  2. çok geçmiş olsun, allah beterinden korusun (allahım bu ara en çok ettiğim laf)
    ve haklısın ulen çocuk hasta paniklemeyeceksin de ne zaman panikleyeceksin. evet açık ara en sinir olduğum laf. Bir de "yine mi hasta" cümlesi o da kafayı yedirtir.çok geçmiş olsun öperim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeliz, canım Yeliz o acilde aklıma sende geldin biliyor musun? :(
      Hastalıktan uzak olsun tüm çocuklar. Halen Egenin "acıyo, çok acıyo " sesi kulağımda çınlıyo :( Hasta çocuklara şifa diliyorum, annelerine sabır ve kolaylık. Çok zor anlar var bu hayatta. Allah beterinden korusun!

      Sil
  3. Çok geçmiş olsun, tam ömür törpüsü anları yaşadıkların.
    Umarım bir daha yaşamazsınız.
    Yine de eleştirileri kulak ardı etme kabiliyetini tebrik ediyorum, ben henüz o mertebeye ulaşamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi dileklerin için teşekkür ederim :)
      Duymazdan geldim diyorum ama elbette kendi içimde hezeyana tutulmuyor değilim fakat gel gör ki, kendime zararı dokunuyor. O yüzden bu tarz muhabbetler olduğunda o an en sevdiğim şarkıyı içimden! mırıldanıyor ve yok öyle bir konuşma diye düşünüyorum :D
      Olduğu kadar ;)

      Sil