23 Eylül 2014 Salı

Küçük Egenin Minik Fıtık Ameliyatı

Günlerdir ve günlerdir blogdan itinayla uzak duruyorum. Zira bu ay benim için bir çok güzelliği barındıran bir ay olsa da, ilk kez buhranlı bir bekleyişinde ayı oldu.

Temmuz ayından bu yana karın ağrısıyla beklediğim Egenin kasık fıtığı ameliyatı için, cerrahın yurt dışından dönüşünü saydığımız günlerden sonra geçen hafta çarşamba günü hastaneye görüşmeye gidelim dedik. O da bizi arayacakmış bu cuma uygun dedi ! İllaki gün almaya gitmiş olsak da sanki ileri bir tarih verecekmiş gibi halen kaçacak delik aradığım için cuma demesi beni hepten heyecanlandırdı. Sıkışık bir programı var cumartesi günü yine yurt dışına çıkacakmış. Ben kaçacak yer aradığım için sonrada olur filan diye geveledim ama gülerek şimdi kaçsanız bir yerde yine karşınıza çıkacak en iyisi kurtulun bir an önce dedi. Haklı ama yinede görünürde hiç bir problemi olmayan ve ultrasonda anlayabildiğimiz o küçücük fıtığın hayatımı böylesine strese soktuğunu bilemez ki.

O gün eve döndük ve cuma için gün saydık.  Ameliyat 14:30'da olacak ve Ege sabah 8'den sonra hiç bir şey içip yemeyecek. Yemek neyse de Egenin susuz durabilmesi zor olduğundan ilk stresi bunda yaşadım. Derdi veren dermanı da veriyor. O saate kadar sayısız bardak su isteyen çocuk o gün istemedi. 12:30'da yatış yaptık ve Ege artık normal bir hastane kontrolünden farklı bir boyuta giden durumdan iyice kıllanmaya başladı. Ameliyat gibi bir şeyi ben Egeye nasıl anlatabilirim. Güle oynaya hastaneye gittik ve sonrası....

Arada bak iyileştim anne arabamıza binelim hadi demesine verecek bir cevap yok. İnceden ağlamalar ve korkulu bir bekleyiş sonunda Egeyi ameliyata almaya geldiler. Küçük olduğu için kucağımızda indik ameliyat katına sedye getirmediler. Ameliyat girişinde soyduk önlük giydirdik ama ağlıyor tabi çocuğum. Bir sürü ameliyat personeli Ege şaşkın ben ondan beterim. Personel alışkın tabi. "Kaptan geliyor, kapıları açın" diye şen şakrak alıp gittiler Egeyi. Ege ağlıyor ama ben ondan daha çok korkmuş ve daha çok ağlayarak ameliyat kapısının arkasında elimde oğlumun kıyafetleriyle kalıveriyorum. Sinirlerim artık iyice boşalınca yanımda gelip beni yalnız bırakmayan kardeşim Banu teselliye başlıyor. 2 saatlik bekleyişi kah ağlayarak, kah abuk şeylere gülerek geçirip nihayet açılan kapıların ardından sedyedeki Egeyi görüyorum. Sedyenin bir ucunda cenin pozisyonunda duruyor. Gözleri korkuyla etrafa bakıyor. Hemen odaya çkıyoruz ama henüz ilaçların etkisinden çıkamamış etrafı algılayamıyor. Yatağa alınıyor ve üstüne sıcak örtüler seriyorlar sonra hemen başına geçip saçlarını sevip sakinleşsin diye sürekli seviyorum oğlumu. Oh! yine gözümün önünde, buraya kadar geldik ya nihayet. Ege uykuya geçiyor yeniden. Bir elinde damar yolu bantlı ki, Egenin kabusu aslında bu damar yolu! Kasığındaki olaydan çokta haberi yok. Varsa yoksa elinde iğne olması. Sonrasında 2 gün o eli hep havada kaldı. İyi artık desem de ancak dün biraz normale döndü. Daha önce bu yazda böyle bir olay yaşamıştı. Elinde bant olunca o eli hiç bir yere koymuyor veya dokundurtmuyor.

2 saatte odada bekledik ve nihayet biraz yemek ve su verdik. Akşam yediden sonrayı buldu çıkışımız. Eve yeniden Egeyle gelebilmek ne güzel bir duygu. Onun gevezeliğini dinlemek, herkese tek sıkıntı oymuş gibi elini uzatıp göstermesi ne şekerdi. O gece güzelce uyudu sabahta pansuman için yine hastaneye gittik. Bandajı aldılar. Her şey güzel dendi ve nihayet eve döndük.

Hayatımda bu kadar sıkıntılı bir gün daha geçirmemiştim. Umarım daha beteriyle karşılaşmam. Hastanede hem Ege için hemde tedavi gören, ameliyatlarla büyümek zorunda kalan çocuklar için dua ettim. Basit bir operasyon için o ameliyat kapısında beklemek bile insanın ömrünü tüketiyor. Doktor için basit bir operasyon olabilir ama benim için hayatımın en önemli günüydü. Kendi canımdan daha kıymetli bir canı orada beklemek anlatılamaz bir durum.

O günden geriye aklıma geldikçe içimi buran kareler kaldı. Ameliyat öncesi yatış işlemleriyle uğraşırken, Banu'ya "karnım acıktı Banu" demesi ve yiyeceği yemeklerden bahsetmesi,  ameliyata gidişi ve çıktığında ki o ifadesi. Birde kendine geldikten sonra başında bekleyen Banu'ya dudağını büküp  "Banu bak uf oldum, çarpıştım ben" diye dert yanması beni bitirdi.

Bir daha yaşamamak dileğiyle...


2 Eylül 2014 Salı

16 Oldum Hu Huuu...



Bugün doğum günüm. İyi ki doğdum. Kendimi çok seviyorum öyle böyle değil, narsist ötesi hallerdeyim.
Yahu güzel insanım bir kere be! :)

36 yılı devirmenin şerefine canım Memo bana kapılarda mumlu pastalarla sürpriz yaptı. Sonra birde kapımın önünden iki sefer çalınan spor ayakkabılarımın yerine Adidas ayakkabı almış tam on ikiden vurdu. Kardeşim Banu dersen günlerdir doğum günüm için çırpınıp duruyor. Sağ olsun beni tıka basa doyurdu. Boğazıma düşkün olduğumdan bana yemek ısmarlamak en iyi hediyeydi :)
Oğlum dersen onun varlığı her gün hediye. Benden mutlusu yok.

Ben herkese 16 oldum diyorum zira ruhen o ayardan bir gıdım yukarı çıkamadım. Bundan dolayı Taemin'de kendime verdiğim doğum günü hediyesi olsun.

Hayat çok güzel be!