Okulların açılmasıyla birlikte kendimi sonsuz bir döngünün içinde buldum. Günlerim ışık hızında geçip gidiyor gibi. Sürekli bloga bir şeyler yazmak isteyip o küçücük zamanı bulamıyor olmama kızıp duruyorum.
Eylül ayıyla birlikte hem Ege'nin okulu, hemde benim ebru ve tezhip kursum başladı. Bu sonbaharın yoğun olacağını biliyordum ama birde geçen seneden süregelen Okul Aile Birliği üyeliğinin ekstra iş yükü getirmesi kaçınılmaz olunca, yorgunluk da kaçınılmaz oluyor. Böylece bir kolda iki üç karpuz birden taşımanın insanı nasıl derbeder ettiğini görmüş yaşamış oluyorum.
Yoruluyorum diyorum ama bu dert yandığım bir şey değil. Aslında çok keyifli bir yorgunluk. OAB işleri sayesinde bir ayağımın okulda olması bu sene 1.sınıfa başlayan Ege içinde benim içinde güzel bir artı. Arada yokluyorum içim rahatlıyor. Bazı zamanlarsa tüm gün okulda olsam bile onu haberdar etmiyorum ki, sürekli yanında olamayacağımı bilsin. Zaten Ege sağ olsun beni okul konusunda hiç yormadı. İlk günden problemsiz başladık umarım hep böyle devam eder. Okul konusunda kendini yorup arabeske bağlayan bendim ama çok şükür çok dağılmadan toparlandım.
Pazartesi günleriyse ömrü hayatımda ilk defa bu sonbahar şahane geçmekte. Pazartesi sendromunu yenmenin çaresi ebru kursuymuş benden söylemesi. Ebru kursunda olmak bana çok iyi geliyor. Mümkün olsa ebru teknesini kucaklayıp gelesim var ama evinizde boş bir faaliyet odanız yoksa tıpkı bende olmadığı gibi, bir daha ki ders gelene kadar öylece bekliyorsunuz. İlk ders boya hazırlığı yaparken öd kokusu beni biraz zorlamıştı. Fakat elime fırçayı alıp ilk battal denemesinin sonucunu gördükten sonra kokuyu filan duymaz oldum. Pazartesi, cumartesi ebru kursu, çarşamba günleriyse geçen seneden devam eden tezhip ve bu sene ucundan giriştiğim minyatür dersleriyle geçiyor.
Bendeniz tezhip hocasının artık çayıra saldığı öğrencisi olduğumdan, delidir ne yapsa yeridir klasmanından sınıfta kendime sarsılmaz bir yer edindim. Klasik tezhip canımız ciğerimiz elbette ama migrenden muzdarip başak burcu insanı olan bendeniz için, tezhip işleri anksiyete ve panik atak krizine doğru yol almaya başlayınca, kendimi hızlıca Selçuklu döneminin şefkatli kollarına attım. Böylece hızlı bir aydınlanma yaşayarak, kendimi bir anda geometrik tezhip örnekleriyle aşk yaşar halde buldum. Hatai'ler sizin olsun tüm Selçuklu yıldızları benim diyerek, bu sene İslamda geometrik desenler üzerine yol alma kararı verdim. Benim gönlüm biraz İran tezhibine kayınca ortaya pop art bir şeyler çıktı. Mekanik tesisat projesi çizen kadına çiçekti, yapraktı çizdirilir mi hocam??? Kufi yazılarla bezenmiş geometrik tasarımlarımla kursa renk geldi. Yani bence geldi. Lakin bu durumu birde Fatih dönemi tezhibiyle aşk yaşayan Hocaya sormak lazım.
Bu hızlı temponun tek eksisi, anime izleyemiyor olmak. Japoncam körelecek diye korkuyorum :)
Üzücü ama eskisi gibi anime izlemiyor oluşumun tek çaresi uykudan kırpmak. Bence yedi saat yerine beş saat uyursam bu sorunu da çözmüş olurum. Yeter ki Japoncam körelmesin !
İşte bu aralar günlerim böyle geçip gitmekte. Son hız devam eden keyifli koşuşturmalar sayesinde hayat anlamlı ve yaşamaya değer bir hal alıyor. Durumlar böyleyken böyle efendim. Görüşmek dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder