2 Mart 2009 Pazartesi

Bu Güne Dair

Bir kitap almak niyetiyle kitapevinden içeri girmek, büyülüğü bir yolculuğa açılan ilk kapıdır. Ben asla kafamda kesin bir kitap veya yazar düşüncesiyle girmem kitapevinin kapısından. İçimden geldiği gibi gezerim evvela. Üç beş kez adeta tavaf eder gibi dolanırım. Başımda yardımcı olalım diye dikilen bir musibetsizde yoksa değmeyin keyfime. Nihayetinde ellerim ve kalbim beni muhakkak bir kitaba yönlendirir. Hiç şaşmadı bu zamana kadar. Okuyup beğenmediğim bir yazar ve kitabıyla tanışmadım henüz.

Benim kitaba düşkünlüğüm evvela, aramda beş yaş olan halama olan kıskançlığımla başlamıştır. Ben üç o sekiz yaşlarında bir talebe iken, bende kalem defter isterim diye ortalığı yıkardım. Halam okula gidiyorsa bende giderim diye diretirdim. O zamanlar bir kitabımın olmasını çok istiyorum ama karalarım diye halam vermek istemiyor. Birazda aramızda kıskançlıkta var belli. Oysa kitabın karalanmaması ve yırtılmaması gerektiğini bana göre halamdan daha iyi biliyorum ama vermiyor bir türlü. Bu durumlarda ben babaanneme halamı ispiyonlar, bana vermiyor diye ağlardım. Emir büyük yerden gelince halam kitabı ikimizin arasına koyar, bana da defterden bir dal koparır kalemde verirdi. Bende mahsuscuktan ödevimi yazar gibi halamı kopya ederdim.
O yıllarda birde üst kat komşunun yaşıt olduğumuz haylaz oğlu vardı. Bu çocuğun amcası o zamanlar ortaokul talebesiydi ve eski okul kitaplarını oyalanır diye çocuğa verirlerdi. Tabi oğlan her sayfayı karalıyor, hatta yırtıp atıyor. Benim bu durum karşısında içim gider, çocuğun elinden kitabı kurtarmaktan başka bir şey düşünemezdim. İlk defa bir şeye karşı arzu duyuyorum. Tek emelim o edebiyat kitabı. Okumayı bilmiyorum ama kitabın değerli bir şey olduğunu biliyor ve kitabı o canavarın elinden kurtarma arzusuyla yanıp tutuşuyorum. Hiç unutmam gizli gizli çalmayı düşünürdüm. O yaramaz çocuğun hakkı olmadığını düşünür dertlenirdim. Kitaptan karakalem resmi çizilmiş olan o iki yüz şu an bile aklımda. Biri Namık Kemal diğeri Ömer Seyfettin. O zamanlar bilmiyorum tabi kim olduklarını daha sonra ne zaman bir kitapta mevzuları geçse, o eski hırpalanmış edebiyat kitabı gelir aklıma. O kitabı kurtaramadım diye üzülürüm.

Bu yüzden mi bilinmez ama ben kitaplarımın sayfalarına asla not düşmem, cümle altlarına çizgi çekemem. Keyfi keder çocukları oyalansın, karalayıp yırtsın diye eline kitap defter tutuşturanlara çok kızarım. Bu durumda çocuk kitaba, kağıda değer verilmesi gerektiğini nasıl öğrenecek?

Velakin lafı uzattık yine. Sadede gelmek gerekirse, hafta sonu uyku önceleri, yemek araları derken yanımdan ayırmadığım kitabı buraya not düşmek istemiştim.



Kitap, Aliye Berger hakkında daha fazla bilgi edinme isteği uyandırıp, gravür sanatıyla ilgili hiçbir bilgimin olmayışıyla yüzleşmeme sebebiyet vermiştir.



Bazen kendimi çok cahil hissediyorum.
Öylede nihayetinde. Bazı bazı yüzleşiyorum sarsıcı oluyor. Durumlar bundan ibaret.

9 yorum:

  1. Alyoşa'yı ben de okumadım,ama kesinlikle incelemek istiyorum.

    ama kitaplar konusundaki hissiyatnıı o kadar iyi anlıyorum ki. benim kitap okuma sevdam da, ilkokul 4'te çok yakın bir arkadaşımın kitap okumayı çok sevmesi ve elinden hiç kitap bırakmakmamasıyla oluşmuştu. ona o kadar imrenirdim ki, ben de kitaplarla dolaşır oldum. o gün bugündür de dolaşıyoruz birlikte. ben bittince bitecek bir sevda bu. demem odur ki, seni çok çok iyi anlıyorum sevgili ruhdağı:)

    YanıtlaSil
  2. Alyoşa okumak istediğim kitaplar arasındaydı sen hatırlattın şimdi tamamen aklımdan çıkmış benim.

    YanıtlaSil
  3. Ben kitaplarimi hala hep almanca aliyorum, ama artik istanbulda yasiyorum belkide ilk türkce kitabimi okuma zamani geldi.Bu kitab belki Alyosa olabilir.

    YanıtlaSil
  4. Alyoşa hep listemde olan bir kitap, bir türlü alamadım ve okuyamadım. Kitaplara olan hassasiyetinizi çok iyi anlıyorum. İlkokula başlar başlamaz en büyük mutlulugum okuma-yazma öğrenmekti. Okumayı söktüğümde havalara uçtuğumu hatırlıyorum. Dedim artık dedemin ve annemin kitaplarını okuyabileceğim. O günden beri de deliler gibi okuyorum.

    YanıtlaSil
  5. Aliye Bergerin yaşamına hep ilgi duymuşumdır , kitabı henüz okumadım.

    Benim kitap alışverişim şöyle olur. Kadıköy Alkımdan içeri girerim. Elime kırmızı sepetlerden birini alırım. Tüm ilgi duyduklarımı sepete koya koya tüm katları dolaşırım. Sonra oradaki minderlere oturur kitapları inceler en çok almak istediklerime karar verir alt kattaki Kahve Dünyasına oturur fondümü sipariş ederim bu arada kırmızı sepet hala yanımdadır biraz daha incelerim sonra kesin almaya karar verdiklerimi ayırır içim yana yana diğerlerini bırakır kasaya giderim)))

    Kitapçıda dolaşmak mücehverci dükkanında dolaşmak gibidir benim için. Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  6. Ben de şu anda kendimi körcahil hissettim çünkü ben bu kitabın değil konusunu adını hiç duymadım.Vallahi utandım...

    YanıtlaSil
  7. Okumayı seven insanlarla bir arada olmak çok güzel :)

    Hepinize ayrı ayrı selam sevgi yolluyorum bol okumalı günler.

    * Serap, İstanbul'a gelince beni tel. ara olur mu? sakın e-mail gönderme çünkü ben bakmayı hep unuturum. Bak seni bekliyoruz dört gözle :)

    YanıtlaSil
  8. Ruh'çuğum kitapları ikiye ayırmak gerek bence. Referans kitaplarımın satır altları mutlaka çizilmiş olur. Ve de ilginç olan şu ki, 1960'larda çizdiğim satır altları dahi, o kitapları bugün okuyunca çizmek istediklerim. Roman hikaye filan çiziktirmiyorum tabii. Başkalarının hayallerinin altını çizmek saflık olur biraz. Üstelik onları tutmuyorum, okumak isteyen insanlara veriyorum. Eskiden duvar duvar kocaman kütüphanelerle dolu odalarda yaşamayı hayal ederdim. Çabuk vazgeçtim çok şükür.

    YanıtlaSil
  9. nerelerdesiniz. Sanırım Serap henüz gelmedi.

    YanıtlaSil