3 Kasım 2009 Salı

İki Gözüm



Bugünlerde Joseph PULITZER'in hayatını okuyorum. Dün tamda gözlerinin kör olmaya başladığı kısma gelmiştim. Pulitzer yoğun temposuna biraz ara vermek için seyahate çıkar ama artık çok geçtir. Tam İstanbul'da boğazın serin sularını seyrederken etraf kararıverir. İrkilir ve çok tuhaf hava nasılda birden karardı der. Yani klasik bir Türk filmi sahnesi yaşar Pulitzer, tamda Türkiye'de. Anlarlar ki görme kaybı başladı.

O an bu nasıl bir his olabilir diye düşündüm ve akabinde gözlerime bir ağrı saplandı. Dünden beridir geçmeyen göz ağrımla baş başa kaldık. İnatla ağrı kesici almıyorum. Alsam bir şey değişmeyecek çünkü gözlerim yorgun biliyorum. Bildiğim bu gerçeğe rağmen elimden kitabımı bırakmıyor, ekrandan gözümü alamıyorum. Pulitzer yoruluyordu ama ortaya çıkarttığı bir iş vardı. Yönettiği bir gazetesi vardı. Benim ortaya koyduğum hiç bir şey yok. Para kazanmak için çalıştığım bir işim var ama dünyayı filan kurtarmıyorum. Ben bu işi yapıyorum diye dünya daha güzel bir yere dönüşmeyecek. Bilakis dünyanın kirlenmesine katkıda bulunuyorum. Sürekli inşa edilen gökdelenlere ve alışveriş merkezlerine koyduğum klima cihazlarıyla ve villaların atık sularını denize veren projelerle bu çarkların arasında çatır çutur eziliyorum.

Bunlar aklıma geldikçe gözlerim daha çok ağrıyor. Bende inat ettim, dün akşam beyaz etaminime güzel bir motif buldum. Önce kasnağı takmaya uğraştım çünkü en son kasnağı ortaokul ev ekonomisi dersinde görmüştüm. Nihayet her şey hazırdı ve işlemeye başladım ama sonra dedim ki, yok olmayacak bu akşam buna başlamak için doğru bir akşam değil. Gidip uyumayı tercih ettim. Saat 22:00 di ve ben sızlayan gözlerim ve göz çukurlarımla yatağa süzüldüm. Pulitzer olsa bu motifi inat eder bu akşam bitirirdi dedim. Ben Pulitzer değilim aslada olamam zaten. Ben gözleri çok ağrıyan ve tüm gün tesisat projeleriyle boğuşan biriyim. Rüyamda Pulitzer'i görsem keşke dedim ama olmadı.

Ama benimde Avrupa seyahatine ihtiyacım var. Biletlerimi alıp başımda tülleri uçuşan bir şapkayla gemiye binip, aşağıdakilere el sallamak istiyorum. İsviçre'de dağ havası alıp, Paris'te alışveriş yapmak istiyorum.
Çok hak etmişim gibi.

4 yorum:

  1. pulitzer duysa cok uzulurdu:) enseyi karartmayin derdi bence

    YanıtlaSil
  2. Enseyi karartmamak gerek evet. Şimdi daha iyiyim sanki :)
    Sevgili bin, çarşamba sabahına 07:45 ile mükemmel başlamama sebep oldunuz, monşante :)

    YanıtlaSil
  3. biraz önce yazdığım yorum uçuverdi gitti , pulitzerin anısına:))

    Umarım gözünüz daha iyidir. Pulitzer eminimki sizin o seyehati yapmanızı isterdi hem de aynı gemide olmayı. Düşünsenize uçuşan tüllü şapkasıyla güvertese gezinen bir kadın, bir ara durup denize bakmakta. Tüller uçuk mavi ya da uçuk pembe olabilir mi???. Gözümde öyle canlandı nedense.

    Sevgiyle , iyi bir çarşamba olsun.

    YanıtlaSil
  4. İlahi :) Pulitzer emin olun beni yanında istemezdi. Keza onun şerrinden kaçmak için gemide köşe bucak saklanacak delik arardım eminim.
    Kendisi geçinilmesi çok zor olan birisiymiş.
    Hani bizde zamanında beddua niyetine ıv. Murad'a sadrazam olasın derlermiş ya, kendileri kafası uçurulmadık sadrazam komadığından!
    Eminim Pulitzer'in şerrinden dolayı, zamanında beddua olarak Pulitzer'e özel sekreter olasın demişlerdir :)

    Olsun biz hayalimizde uçuk mavi tüllerimizle gemiden denizi izleyebiliriz ziyanı yok. Pulitzer'de özel sekreterleriyle ses yalıtımı yapılmış olan kamarasında esip gürleyebilir.

    SEVGİLER.

    YanıtlaSil