17 Haziran 2010 Perşembe

Anlık Sayıklamalar

Aslına bakarsanız, ofiste cam kenarında oturmuyor olmak oldukça iyidir. Hayal dünyanızın gelişmesine büyük katkısı olur. Hele çok sıcak bir yaz gününde sonuna kadar köklenmiş klima sayesinde sandaletli ayaklarınız üşüyorsa, siz dışarısının gri bulutlarla kaplı ve serin olduğunu düşünebilirsiniz. Acaba şalımı yanıma mı alsaydım diye hayıflanırsınız bile.

Kendimizi kandırmayalım, dışarısı günlük gülistanlık az önce tuvalet molası verdiğimde gördüm. Zaten yağmur ve gri bulut olsaydı, acı kahveye özlemim katlanacaktı ki o zaman daha beter olurdu. Şimdiyse camdan dışarı göz atıp güneşe karşı bir bardak soğuk su içip yarabbi şükür diyorum.

Her akşam eve dönerken metroda değişik insanlarla karşılaşıyorum. Birilerine benzeyenler veya değişik yüz çizgileri olan yorgun yüzler gibi. Dün mesela, Hero'da ki Sylar'a ikizi kadar benzeyen bir adam gördüm. Sonra yanımda oturan kızın kulaklığından taşan şarkı Metallica/One'dı. Sol çaprazımdaysa eve dönen yorgun inşaat işçileri vardı. Ellerinde takım çantaları ve su terazisi. Ne zamandır su terazisi görmemiştim.

Evde bir çiçeğim var. Adını bilmiyorum annemden almıştım. Çocukken adını masa çiçeği zannederdim çünkü bir kere sormuştum ve masa çiçeği bu demişti annem. Herhalde cinsi öyledir ama Latince adı hakkında hiç bir fikrim yok. Bahara girerken saksısındaki toprağı değiştirmiştim şimdi daha bir canlı oldu ve hatta dibinden iki sürgün vermiş sevindim. Bakamıyorum pek çiçeklere ama bakmaya gayret ediyorum. Bambularım çok sadık ama birde hiç çiçek açmayan lakin ölmeyip yeşil kalan bir menekşem var. Kaktüs mesela bakamadığım yegane çiçek oldu. İnsan 4 adet kaktüsü çürütmeyi nasıl başarır anlamış değilim. Çiçek güzeldir, göze parlaklık verir.

Sabahları yatak odasının camına konup gu gu rugu diye öten sevimli kumru, neden her zaman gelmiyorsun sanki. Kumruları çok severim. Kumru sesi beni çok mutlu eder. Güzel bir kuştur. Gittiğim her yerde beni bulurlar. Tatile gittiğim otel odalarının camlarına bile gelip öterler. Sırf ben mutlu olayım diye. Beni en çok kumrular düşünüyor bazen.

Şimdi ne isterdim biliyor musunuz? Şarabi'ye gitmek. Evet isterdim ama sırf şarap içmek için değil, orada bir masada oturmanın keyfi için. Barmenin kimya mühendisi gibi ölçü kabında ölçerek kadehe döktüğü şarabı getiren garsona teşekkür edip, sana içiyorum şarabi demek için. İstiklal caddesinden gelip geçeni seyre dalıp, o anı moleskinemin kareli sayfalarına eski model bir kurşun kalemle not düşmek için ve kim bilir belki bir dörtlük bile dökülürdü kalemimden. Her şey olabilirdi. Ama şu an Şarabi çok uzak ve ben moleskinemi evde unutmuşum. Sanırım kurşun kalemiminde ucu kırıldı.

Sadede gelirsek eğer, benim eve giderken yumuşatıcı almam gerek. İşte günün özeti!

4 yorum:

  1. Hoppppppsss Günaydın ;


    Ablam gene herzaman ki gibi döktürmüşsün bayılıyorum senin yazıklarını okumaya, sen hep yaz olur mu?

    Çiçekler de insanlar gibi sevgi ister ,onlarla mutlaka bu kısıtlı zaman diliminde ilgilenderim ben ..Ve onları kuruta bilme konusunda emin ol kimse benim elime su dökemez valla bak pek bir yetenekliyim bu konuda yeminle... :)) Ama ofisde masamın üzerinde duran çiceğim hiç kurumuyor onu çok seviyorum ve ilgileniyorum :) (Ama adını bilmiyorum )

    Taksim konusunda sen anlattın ben iç çektim sanırım ben taksime gitmeyi gerçekden de çok özledim ...!!!

    Öpüldün

    YanıtlaSil
  2. hadi bakalım ruhdağı, sık dişini az kaldı..
    şarap konusuna gelince; Moskova da benimle aynı dönemlerde hamile olan bir arkadaşım vardı. Doktoru hafta bir-iki kadeh şaraba izin veriyordu.. ben cesaret edemedim doğrusu.. Bu işler böyle işte dünyanın her yerinde farklı..
    benim tanıdığım ruhdağı da içmez, sabreder zaten:)

    YanıtlaSil
  3. Derasmus, umarım haftasonu Taksim'e inmek fırsatın olmuştur :)

    anne müdürü, İçki bahane sohbet şahane :) Şaraptan ziyade mekanı özledim ben :)

    YanıtlaSil
  4. Oldu ablacım şahane fotograflar çektim hemde :D

    YanıtlaSil