Ramazan başlamadan evvel Asya mutfağından füzyon denemelerimiz olmuştu. Pek hevesle kolları sıvayıp sonra pek bize göre değil mi ne? diye hayal kırıklığı yaşadığımız bir gündü. Annemin ettiği lafları saymıyorum bile!
Banu ve ben kolay kolay akıllanmaya niyetli olmadığımızdan, zamanında da daha böyle nice azarlar yemişizdir.
Neyse, konunun en başına dönmek icap ederse, bizdeki bu kurtlanma evvela Kore dizilerinde gördüğümüz ayıla bayıla yenen ve her sofrada her öğün baş tacı edilen kimchi ne menem şeydir ? dürtüsüyle başladı. Hiç bilmediğimiz halde, yana yana kimchi aş ererken bulduk kendimizi. Ne yapsak, ne etsek? derken ben kendim evde yapmaya niyetlendim ama yaklaşık 1 senedir ha bugün ha yarın diye diye yapamadım gitti. Zira bu kimchi az biraz bizim turşuyla akrabalık kurmasına rağmen aslında bana göre turşu değil. Bir bakıma fermente olan bir çok şey gibi tadının nefaset olacağını hayal ede ede en sonunda Kore gıda ürünleri satan Smart Markete gitmeye karar verdik.
Peki Kemerburgaza bizi kim götürecekti? Tabi ki bütün antin kuntin işler hep onun başına kaldığından, sevgili eniştem kardeşimin eşi Mesut bu görevi severek adı gibi mesut bir şekilde üstlendi :) Memo evde Ege'ye baktı bizde üç kız kardeş Mesut'un önderliğinde Smart markete yola çıktık.
Malzeme listesi benim için şu şekildeydi.
Kimchi
Hazır noodle
Ramen için vakumlu erişte.
Soya fasulyesi ezmesi
Tofu
Kimbap için yosun
Banu da üç aşağı beş yukarı böyle bir listeyle gelmişti ama soyayla alakalı şeyler almadı. Ben neden aldım ? Çünkü Miso çorbası yapmak için gerekliydi. Zira ben bu miso çorbasını kendim pişirmeye ant içmiştim. Lakin çorba için gerekli olan miso ezmesi hiç benim internetten bulduğum o ezmelere benzemiyordu. Çok kırmızıydı. Halbuki ben hep açık renkli ezmeler görmüştüm. Tariflerdeki görüntü içinde bu gerekliydi. Markette ısrarlı sorularımın karşılığında, kırmızı fasulye ezmesini elime verip bu miso içindir diye ısrar ettiler. Sahibi Koreli olduğundan benden daha iyi biliyordur diye düşünerek, kırmızı filan ama nihayetinde etikette miso için olduğu yazdığından attım sepete. Kimchileri de bulduk. Oh! keyfimiz süperdi.
O haftanın sonunda ben karşıya anneme geçtim Memo bir haftalık seyahate çıktı ve bizde nihayet Banu'da toplanıp giriştik işe.
Annemin ikide bir Allah aşkına kaç para verdiniz bunlara ??? soruları eşliğinde miso çorbamı pişirdim. Kimchiyi doğrayıp tabağa aldık ve et suyuna ramen yapıp sofraya oturduk.
Ortaya böyle bir şeyler çıkmıştı.
Miso çorbası ama dediğim gibi Japon usulünü Türk usulüyle harmanlayarak yaptım. Çünkü balık suyu yerine et suyu kullandım ve ne yazık ki, kurutulmuş yosun olmadığından tam bir miso çorbası olmadı :(
Çok tuzlu bir çorba. Nedeni soya fasulyesinden yapılan ve miso ezmesi diye geçen maddenin aşırı tuzlu olması. Bir nevi salçanın görevini üstlenen macun kıvamında bir şey. Ben bu fasulye ezmesini bozulmasın diye 3- 4 pakete bölerek derin dondurucuya koydum ama donmadı. Donmuyor! Çok şaşırdım nasıl yapılıyor bu şey bilmiyorum ama donmaması beni çok şaşırttı. Banu ve annem bir daha yemeyeceklerini söylediler. Burcu ve ben beğendik. Tuzlu ama garip bir hoşlanma durumu oldu. Lakin bir an evvel Japon lokantasından gerçek bir miso çorbası içip kendi yaptığımla mukayese etmem gerek. Benim ki nihayetinde çakma miso çorbası olmuştu :)
Ramen içinse kimse laf söyleyemez. Halis mulis kemikli et suyuyla pişmiş nefaset bir lezzetti. :)
Günü kurtaran annemin dediği gibi kemikli et haşlamaydı :)
Ve işte bütün bu sofranın ana sebebi kimchi. Kimchi işin yazılacak çok şey var. Özellikle o gün kimchi bu dünyada en nefret ettiğim şeydi. Peki bu satırları yazarken düşündüklerim nedir?
Kimchi çok sevdiğim bir şey :) Bunun böyle olmasının sebebi, o gün kimchiyi yemek için çok erkendi.Biz market alış verişini yapalı bir kaç gün olmuştu. Kimchiyi market sahibinin karısı yapıyormuş. Zaten bu fabrikasyon usulü yapılan bir şey değil. Kadın kimchiyi kasadan geçirirken bize dün yaptım demişti. Ne demek istemişti? Yemeyin mi? biraz bekleyin mi? sormak aklıma gelmemişti. Çünkü yapılır yapılmaz yenebilir diye biliyordum. Her ne kadar bir Koreli için yapıldığı zaman yenebilir olsa da yememek daha iyi. Zira bir lahana bu kadar mı lağım kokar. Aşırı baskın lahana ve sarımsak kokusu resmen gaz bombası gibiydi.
250 ve 500 gramlık ambalajlanarak satışa sunulan kimchiyi, iki kardeş 250 gramı bizi kesmez zira yemeden bile çok seviyoruz, kim bilir yersek ne kadar çok severiz diyerek 500 gramlık paketlerden aldık. Yani totalde 1 kilo ediyor. Banu o gün kendi paketini açtı ve paket açılır açılmaz ikimizde bir meyveli yoğurt hezimeti yaşayacağımızı adımız gibi biliyor ama bozuntuya vermiyorduk.
Meyveli yoğurt hezimeti için
buraya bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız :D
Nihayetinde içindeki malzemeler Kore lahanası, sarımsak ve kırmızı biberden oluşan bir şey ne kadar kötü olabilirdi ki? Ben her ne kadar ivedilikle dilimleyip tabağa koysam da içimden yazık günah ne demeye o kadar aldık ki? diye dövünüyordum :)
Bu fotoğraftaki kimchi ise benim dolapta yaklaşık 1 ay beklemiş hali. Tadı nihayet olması gerektiği gibi. Lağım kokmuyor ve yenebiliyor. Üstelik hafiften bağımlısı olmaya başlıyorsunuz. Zira acı biber ve sarımsak ikilisi acayip iştah arttırıyor.
Ege ramen severlerden olduğundan hüplete hüplete yedi. Lakin yemek çubuklarıyla yerken çok sevimliydi.
Aaa! omuyooo... diye diye çubuklarla erişteleri yakalama çabası görülmeye değerdi :D
Valla böyle bir gündü işte. Bir kez daha ne şahane mutfağımız var arkadaş diye diye tabakları çanakları toplamıştık...
Bir daha ki Asya mutfağı denemeleri için Ramazanın bitmesi bekliyorum :)