Hayat hiç bir zaman bize kolaylık sunmamıştı. Hep tırnaklarımızla bir yere geldik. Hep üç kuruşun hesabı yapılırdı. Hep yarın ne olacak diye düşünmek gerekirdi.
15 yaşından beridir çalışıyorum. Hem okul, hem iş oldu hayatımızda. Stajyerdim o zamanlar ve aldığım o minicik parayı kuruşu kuruşuna anneme verirdim. İçim huzur dolardı eve bir katkım var derdim. Çalışma en mühim şey oldu hep. Bir zaman Atatürk Oto Sanayi Sitesinde bir fabrikada çalıştım. 18 yaşındaydım. Atölyeye inerdim. Kara soğuk metal grisi kaynak kokardı. Soğuktu hep. İşçilerin arasında ustabaşına revize edilen bir parçanın çizimini götürmek için o atölyeyi bir uçtan diğerine kat ederdim. İlk zaman tedirgin olmuşlardı AR-GE' de genç bir kız çizim yapıyor. Nasıl biri acep? Allah var kimse terbiyesizlik etmemiştir, yaşıtım olanlar bile. Çünkü erkek gibi giyinirdim, silik olmaya çalışırdım mümkün olduğunca. Bende sizdenim mesajı verirdim o zaman işçilerde rahat olurdu.
Sonra seneler değişti, iş konuları değişti. Yıllarca yollarda giderken işçilere üzülürdüm. İETT 'nin kapılarından taşan İstanbul'un bir ucundan diğerine işe yetişme derdinde olan insanlara içim ezilirdi. Annem kendine neden üzülmüyorsun?, sende her sabah yollarda o arabalardasın derdi. Ama ben mutlu oldum hep. Hiç bir üzüntüm yoktu. Annem babam yanımdaydı kardeşlerim vardı. Hepimiz iyiydik, mutlu bir yuvamız vardı. Hep huzurluyuz diye şükrederdim.
Sonra neden bilmem her şey tepetaklak oldu. Tam işlerimiz iyi derken, biraz ferahlamışken, yarını emniyet altına almışken, babam gidiverdi. Yok yere terk etti bizi. Öylece, zaman duruverdi. Kulaklarımda korkunç bir uğultu göz yaşlarından kör olmuşken kalıverdim. Ben 22, Banu 17, Burcu 10 yaşındaydı daha.
Hiç saygısızlık yapmamıştık babama, hiç bir akşam o gelmeden yemek yememiştik, en güzel porsiyonu ona koymak için yarışırdık, içimde hep sevgi saygı vardı o zaman nedendi? Başka bir kadın için terk edilmek ne demekti?
Ben 22 yaşında bunu anlayamazken, Burcu daha 10 yaşında bunu anlayabildi. Büyüdü bir günde, bana ağlama abla derdi. Üzülme ne yapalım?
Hayat kaldığı yerden devam etmek zorundaydı ve ettide. Yine çalıştık yine ailemize baktık, giden bir babaya el açmadık hiç bir zaman. Artık kalanlar içindi her şey. Ama her işte bir eksik yan vardı, içimde bir boşluk oldu, kara, derin, çirkef bir çukur. Hep üstüne toprak attım hep o boşluğu doldurmaya çalıştım. Hayattaki tek gönül sızımdı babam. Düşünmemeye çabaladım. Annemi ayakta tutmaya çabaladık. Bir şekilde kaldıda. Bizde kendimizi düşünmedik o zaman acep ben ne haldeyim? diye sormak gelmedi aklıma. Çok sonra evlilik arifesinde yemez içmez biçimde bir yatakta 1 ayım geçince anladım benim artık tek bir sıkıntıya bile tahammülüm kalmamıştı. Artık sinir sistemim çökmüştü hepten. Sönmüş bir balon gibiydim. Hep cenin pozisyonunda neden babam yok diye düşünmeye başladım. Neden ben evleniyorum ve o yok? Erimek diye bir şeyi gözümle gördüm. Sessizce kusmayı öğrendim annem üzülmesin diye ama yinede o halimle annemi çok üzdüm. Hemde çok üzdüm.
Sonra oda geçti. Depresanlar ve başkaca her şeyle iyi oldum. Olmak istedim aslında. Her şey gibi oda arkaya atıldı. Hiç anılmak istenmedi bütün gün bir şeftaliyi kusmadan yeme çabaları ve asla iyi olamıycam ben diye dertlenmeleri filan her şeyi maziye havale etmiştik. Evlenmiştik ve artık başka sorumluluklar vardı. Düşünülecek daha başka insanlar, başka problemler vardı. Yani hayat hiç mola vermiyordu. Artık bir arkana yaslan, mutlu ol demiyordu. Mutluluk hep arkasından üzüntüyü getiriyordu. Her üzüntü, içimdeki o kara çirkef boşluğu büyütüyordu.
Artık bu sene bizim yılımız olsun diye düşünürken yine olamadı. Artık bizde aile olalım derken hevesimiz kursağımızda kaldı. Bütün sıkıntıları egale eden başka bir şeyle boğuşmaya başladık dünden beridir.
Kayınpederimin beyninde kötü huylu bir tümör olduğunu öğrendik dün. Müdahale için geç kalınmış olan bir tümör. Memo hep ağlıyor ve o ağlarken içimdeki o boşluk beni yutuverecekmiş gibi oluyor. Birden hayat duruverdi yine. Her şey anlamsızlaştı. Kendimi birden uçurumdan aşağı düşüyor gibi hissettim. Kulaklarımda yine o lanet uğultu vardı. Ağladım anneme dedim ki, neden ben bu kadar kadersizim anne? Neden mutlu olmak bu kadar zor?
Sevdi beni sadece, bebeğini düşün kendini yıpratma dedi. Artık sende annesin.
Oysa ben artık hiç bir şey olmak istemiyorum. Kendimi çok yorgun ve bütün sorumluluklarından kaçmak isteyen biri olarak görüyorum. Bir yorganın altına büzüşüp kalmak ve hiç bir şey düşünmek istemiyorum. Ama hayattan kaçamıyorum. Onun eli hep ensemde. Artık beni üzme diye sayıklayıp duruyorum umutsuzca.
Cumartesi günü Kastamonu'dan İstanbul'a gelecekler ve pazartesi doktor randevumuz var. İstanbul'da ki teşhis ne olacak? ameliyat şansı var mı? veya başka yerlere sıçrar mı? hiç bir şey bilmiyoruz. Tek bildimiz zorlu bir sürecin bizi beklediği.
İsyan etme öğretildi hep çocukluktan beri. Allah'a isyan edilmez. Etmiyorum zaten ama sitem edemez miyim? Edebilirim bence.
İçimdeki o kara boşluk artık büyümesin, artık üzmesin hayat bizi ne olur? Bir es versin bir nefes aldırsın artık. Bir mucize olsun ve her şey çok iyi olsun. Yine tek derdim kusma telaşı olsun ne olur?
Sadri ALIŞIK filmde hakime soruyordu ya, buda mı gol değil Hakim Bey? diye.
Bende Tanrı'ya soruyorum, buda mı gol değil, buda mı?