Evde hasta çocuk olması o evin bütün enerjisini sömürüyor. O köh köh öksürme efekti yok mu? evden kaçıp gidesim geliyor.
Bu hafta yine hastalıkla geçti. Salı sabahı kulak ağrısıyla başlayan maceramız tam gaz devam ediyor. Öksürük aşamasına da terfi ettik çok güzel oldu. Hastalığın seyri artık her iki kulağınında ağrıyor olmasıyla arşa ermiş bulunmakta.
Böyle zamanlarda yatağa gidip içine büzüşüp yatmak ve yorganın altında unutulup gitmek istiyorum. İstemekle olmuyor tabi! İştahsız ve hasta bir çocuğa yedirme amacıyla yapılması gereken yemekler, yıkanması gereken çamaşırlar, temizlenmesi gereken evler var. Buna rağmen hiç birini yapmak istemeyen birde ben varım işte.
Kış uzun geçecek şimdiden belli oldu.
2 Aralık 2017 Cumartesi
1 Aralık 2017 Cuma
Saklama Rehberi
Besinlerin kullanım ömrünü nasıl uzatabileceğinizi biliyor musunuz? Peki ya onları ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi? Eğer siz de benim gibiyseniz, birkaç temel gıda dışındaki hiçbir besin için net bir fikriniz olmadığına eminim. En basitinden, sizce elma ne kadar bir süre saklanabilir? Lezzetini, sertliğini ve tazeliğini yitirmemesi için ne yapmak gerekir? Oturup her besin maddesi için internette araştırma yapmanıza gerek yok: http://saklamarehberi.com, tüm bu bilgilere tek bir kaynaktan ulaşmanızı sağlıyor.
Türkiye’nin ilk ve en büyük derin dondurucu üreticisi olan Uğur Soğutma tarafından hazırlanan (ve tamamen ücretsiz şekilde kullanılabilen) sitede; hamur işleri, süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve et ürünleri ile ilgili merak ettiğiniz her bilgi yer alıyor. İlk olarak, tüm bu besinlerin ideal kullanım sürelerinin ne olduğunu, daha sonra da bu kullanım süresini nasıl uzatabileceğinizi öğreniyorsunuz. Tahmin edebileceğiniz gibi, derin dondurucu kullanmak tüm gıda maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlıyor. Ancak, örneğin karidesi derin dondurucuda saklayabilir misiniz? Peki ya yazın aldığınız, lezzetli ve sulu bir karpuzu derin dondurucuya koyup, kışın yiyebilir misiniz? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının cevaplarını Saklama Rehberi web sitesinde kolayca bulabiliyorsunuz. Hepsi bu kadar değil: Sitenin “Alternatif Bilgiler” bölümünde, evde kolayca hazırlayabileceğiniz birbirinden lezzetli tarifler yer alıyor. Evde nasıl mocha yapabileceğimi, meyvelerin kararmasını nasıl önleyebileceğimi, hatta unsuz kekin nasıl yapılacağını bile öğrendim. Laf aramızda, kot pantolonların derin dondurucuda temizlenebileceğinin de haberdar oldum! (Kotu fırçaladıktan sonra bir poşete koyup derin dondurucuda 1 gün boyunca bekletiyorsunuz. Şaşırtıcı, değil mi?)
Türkiye’nin ilk gıda saklama rehberi olan http://saklamarehberi.com, beni şaşırtacak ölçüde bir içeriğe sahip ve her birini okumaktan büyük keyif aldım. Eğer sizin de bir derin dondurucunuz varsa, bu siteyi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Derin dondurucunuz yoksa bile gıdaları nasıl daha sağlıklı tüketebileceğinizi, ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi ve basit, pratik, lezzetli tarifler ile ipuçlarını Saklama Rehberi web sitesinden öğrenebilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
17 Kasım 2017 Cuma
Bitti
Çok şükür bir haftayı daha bitirdim.
Pazartesi ve cuma arasında mekik dokuyor, kuyruğunu kovalayan bir köpek gibi hissediyorum. Hastalıklar olmasa başım üstüne her şeye varım ama şu çocuğunun hasta olması hali yok mu?...
Neyse neyse geçelim bu mevzuları artık. Ege iyi, annem iyi, her şey iyi ve her şey güzel yani. Gel gelelim, her gün beş sefer okuma yapın diye tembihleyen öğretmene rağmen, iki tekrarı ancak yapıp arkasından da eyvah beş kere okumaya zaman kalmadı diye veryansın eden bir oğulla cebelleşip duruyorum. Okumayı söktükçe marketteki ürün ambalajlarını okuma hevesini görmek çok keyifli. Kitap delisi anneye rağmen okumaya üşenen babaya çekmiş gibi görünse de, gelecek kim bilir neler getirecek diyor ve kuyruğu dik tutuyorum. Halen bana çekebilir!
Okulla ilgili yazılabilecek o kadar malzeme var ki ve fakat herkes çokça bunlardan yazdığından gına geldi. Ben bu nevri dönük anneler için, deli veli hastalığı diyorum. DVH hastası diye mimlediğim tiplerden itina ile uzak duruyorum. Kaçınılmaz olarak katılmış olduğum sınıfın whatsapp grubunda mecburen denk geldiğim garip diyaloglar günüme neşe katıyor. Oldukça değişik kafalar yaşayan bu kadınları okudukça analiz etmeden duramıyorum. En büyük kriz tabi ki ödev mevzusu. 1.sınıf ödevi dediğin nedir? Kafaların bu kadar karışık olmasını çözemedim. Ödevle ilgili bilgiyi okuyan ama okuduğunu anlayamayanlardan tut da, okumaya bile üşenip utanmasa vahiy yoluyla gönder diyecek tipler var. Üstelik O.A.B üyeliği yüzünden, okuldaki tüm sınıf annelerinden oluşan bir grubunda yazdıklarına maruz kaldığımdan gün sonunda beynim süngere dönüyor. Sınıf annesi diye bir meslek var yahu!. Gerçekten bazıları buna gönülden inanmış durumda. Onlar için öğretmen bile kendilerinden sonra geliyor. Bazı öğretmenler bu zihniyete sahip tiplere elini verip kolunu kaptırıyor hayretler içindeyim. Gerçekten tuhaf zamanlarda yaşıyoruz.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bende giderek tuhaflaşıyorum. Geçenlerde blogumun arşivine daldım ve her geçen yıl giderek daha da tuhaflaşmış olduğumu fark ettim. Bir kere kendime eziyet etmeyi bırakmışım, büyümüşüm. Olduğum yerde saymayı bırakmış olmak sevindirici. Arada yine voltaj düşüklüğü yaşıyorum ama dünyanın başıma yıkılmasına izin vermiyorum. Bravo bana. Hayat çok kısa ve bir o kadarda güzel. Doyamadan ölmek kaçınılmaz ama bunu en aza indirmeye gayret etmek oldukça memnun edici.
Birde her hafta pazara gitmek ruha çok iyi geliyor benden söylemesi. Arada da toprakta yürürsen oldu bitti.
Pazartesi ve cuma arasında mekik dokuyor, kuyruğunu kovalayan bir köpek gibi hissediyorum. Hastalıklar olmasa başım üstüne her şeye varım ama şu çocuğunun hasta olması hali yok mu?...
Neyse neyse geçelim bu mevzuları artık. Ege iyi, annem iyi, her şey iyi ve her şey güzel yani. Gel gelelim, her gün beş sefer okuma yapın diye tembihleyen öğretmene rağmen, iki tekrarı ancak yapıp arkasından da eyvah beş kere okumaya zaman kalmadı diye veryansın eden bir oğulla cebelleşip duruyorum. Okumayı söktükçe marketteki ürün ambalajlarını okuma hevesini görmek çok keyifli. Kitap delisi anneye rağmen okumaya üşenen babaya çekmiş gibi görünse de, gelecek kim bilir neler getirecek diyor ve kuyruğu dik tutuyorum. Halen bana çekebilir!
Okulla ilgili yazılabilecek o kadar malzeme var ki ve fakat herkes çokça bunlardan yazdığından gına geldi. Ben bu nevri dönük anneler için, deli veli hastalığı diyorum. DVH hastası diye mimlediğim tiplerden itina ile uzak duruyorum. Kaçınılmaz olarak katılmış olduğum sınıfın whatsapp grubunda mecburen denk geldiğim garip diyaloglar günüme neşe katıyor. Oldukça değişik kafalar yaşayan bu kadınları okudukça analiz etmeden duramıyorum. En büyük kriz tabi ki ödev mevzusu. 1.sınıf ödevi dediğin nedir? Kafaların bu kadar karışık olmasını çözemedim. Ödevle ilgili bilgiyi okuyan ama okuduğunu anlayamayanlardan tut da, okumaya bile üşenip utanmasa vahiy yoluyla gönder diyecek tipler var. Üstelik O.A.B üyeliği yüzünden, okuldaki tüm sınıf annelerinden oluşan bir grubunda yazdıklarına maruz kaldığımdan gün sonunda beynim süngere dönüyor. Sınıf annesi diye bir meslek var yahu!. Gerçekten bazıları buna gönülden inanmış durumda. Onlar için öğretmen bile kendilerinden sonra geliyor. Bazı öğretmenler bu zihniyete sahip tiplere elini verip kolunu kaptırıyor hayretler içindeyim. Gerçekten tuhaf zamanlarda yaşıyoruz.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bende giderek tuhaflaşıyorum. Geçenlerde blogumun arşivine daldım ve her geçen yıl giderek daha da tuhaflaşmış olduğumu fark ettim. Bir kere kendime eziyet etmeyi bırakmışım, büyümüşüm. Olduğum yerde saymayı bırakmış olmak sevindirici. Arada yine voltaj düşüklüğü yaşıyorum ama dünyanın başıma yıkılmasına izin vermiyorum. Bravo bana. Hayat çok kısa ve bir o kadarda güzel. Doyamadan ölmek kaçınılmaz ama bunu en aza indirmeye gayret etmek oldukça memnun edici.
Birde her hafta pazara gitmek ruha çok iyi geliyor benden söylemesi. Arada da toprakta yürürsen oldu bitti.
13 Kasım 2017 Pazartesi
Olmuyor Olmuyor
Geçtiğimiz hafta berbat geçti. ( Ha şöyle özümüze dönelim) Mide rahatsızlığım yüzünden iğrenç günler geçirirken, annemle ilgili olumsuz sağlık haberleri de geldi tam oldu. Öyle böyle haftayı bitirdim ve yeni hafta yeni umutlar diye temiz bir sayfa açmak üzere pazar gecesi uykuya daldım.
Sabah 06:30'da oğlumun feryadıyla ayağa kalktım ve boktan bir pazartesiye başladığım o anda tescillendi. Yedi yaşındaki çocuğun boynu mu tutulur? Allah aşkına evren, bana bir bak kardeşim ve dürüstçe cevap ver. Benden ne istiyorsun??? (Cümle kendi içinde oldukça çelişkili ama kafam çok bozuk olacak o kadar!)
Boynu tutulmuş bir çocuğun çilesini görmediyseniz bilemezsiniz ve mümkünse hiç görmeyin. Sıcak kompres, krem, tatlı dil bol öpücük şeklinde saat oldu 10:30. Bir gayretle doğrultup oturmaya o saatlerde ikna edebildim sonrası biraz daha kolayladı. Okula gidemedi tabi. O gitmeyince bende ebru kursuna gidemedim. (Sevdiğim bir şey var dedim ya, illa keyfimin içine edilecek). Öğretmeni T harfine geçiyoruz bugün dedi tamam dedim ben evde geçirtirim. Ne yapıyım biraz T harfiyle ilgili sözcük çalıştık. Heceydi okumaydı filan T nedir biliyor sonuçta. Biraz Jenga oynadık, hapşıracak diye ödümüz koptu, lavaşla kolay ev pizzası yaptık ettik ve bu saati bulmuş olduk. (Saat 18:00).
Birde yarın okula elmalı turta götürmem gerekiyor. Lanet olası Okul Aile Birliği!
Muhtar ve İhtiyar heyetinin ziyareti de zaten yarın olmalıydı. Çarşamba Tezhip kursum var bakalım o gün ne olacak? Hevesle bekliyorum.
Evde olmanın tek iyi yanı bugün başlayıp bitirdiğim Doppler oldu. İki haftadır sıra bir türlü Erlend Loe'ye gelemedi gitti. Komodinin üstündeki kitap tepeciği azaldıkça bir birimize kavuşma anımız yaklaşıyor diye seviniyordum. Okuma sıralamasının en altında olmasının en iyi açıklaması, elbetteki onu sona saklıyor olmamdı. Giderek Norveçli yazar aşkım büyüyor mu ne?
Bu pazarteside böyle başladı ve bitip gidiyor. Öncelikle gidip pilav pişirmem gerekiyor. Sonrada elmalı turta için bir zahmet elmaları doğramam. Hevesle salıyı bekliyorum. Karşıma hangi absürtlük çıkacak bakalım?
8 Kasım 2017 Çarşamba
Neden Altın Hesabı Açmalısınız?
Çocukluğumuz boyunca büyüklerimizin yastık altında birikim yapılan altınlarını duyarak büyüdük.
Altının her zaman en iyi yatırım aracı olduğuna inandık. Oysa altının yastık altından çıkıp bankaya yatırılarak milli ekonomiye dahil edilmesinin vakti çoktan geldi.
İşin bir de altını saklama, güvende tutma
kısmı var. Evde bu tarz değerli madenleri, yüklü miktarda parayı saklamak
çalınma riskini de beraberinde getirebilir. Bu sebeple tasarruflarımızla zar
zor biriktirmeye çalıştığımız altınları bankaya yatırmak sağlıklı bir tercih
olacaktır. Gaziantep yöresinde “Altın yitiren altın bulmaz” diye bir atasözü
vardır. Tam da bu durumlar için söylenmiştir. Birikimlerimizi kaybedersek onca
yıllık tasarrufu geri getirmek pek mümkün olmayacaktır.
Ayrıca altın, durduğu yerde değerlenmiyor.
Onu bir yatırım aracı haline dönüştürmek gerekiyor. Bunun için de bir bankada
altın hesabı açmak en kolay çözüm. Ben birçok özelliğinden dolayı Kuveyt
Türk’ün Senin Bankan Altın Hesabını tercih ettim. Bankanın internet şubesi
üzerinden kolaylıkla birkaç adımla açtığım altın hesabı sayesinde rahatça altın
alıp birikim yapabiliyorum. Bir kuyumcuya gidip hem vakit kaybetme hem de yolda
altınları kaybetme, çaldırma derdinden kurtuldum. Böylece daha güvenli bir yatırım
aracına da kavuştum.
Senin Bankan’da altın hesabı açmak için internet şubesinin ana
sayfasında bulunan,
Ürünler > Senin Hesabın > Altın Hesabı sekmesinden başvuru
formunu doldurmak yeterli.
Birkaç dakikalık işlemin ardından altın hesabınız
açılıyor. Altın hesabınızda alım satım işlemi yaparken düşük ayar riskinden
uzaksınız. Çünkü hesabınızdaki 1 gr altın 995/1000 saflıkta net olarak işlem
görüyor. 1 TL karşılığında da altın alıp satmak mümkün. Öyle ki 0,01 gram altın
alabilir veya satabilirsiniz. Üstelik altın birikimlerinizi banka şubesinden
fiziki altın olarak da istediğiniz zaman alabiliyorsunuz.
Ben altın hesabımda
gram altın almayı tercih ediyorum veya biriktirdiğim nakit paranın karşılığı
kadar gram altın alıyorum. Ancak Altın Hesabında isterseniz doğrudan çeyrek
altın almanız da mümkün. Hatta altın kurları inişli çıkışlı bir seyir
izlediğinde, kârlı bir alım yapabilmek için de belli bir kur için alım- satım
talimatı verebiliyorum.
Etiketler:
Kuveyt Türk,
Senin bankan
2 Kasım 2017 Perşembe
İşler Güçler
Okulların açılmasıyla birlikte kendimi sonsuz bir döngünün içinde buldum. Günlerim ışık hızında geçip gidiyor gibi. Sürekli bloga bir şeyler yazmak isteyip o küçücük zamanı bulamıyor olmama kızıp duruyorum.
Eylül ayıyla birlikte hem Ege'nin okulu, hemde benim ebru ve tezhip kursum başladı. Bu sonbaharın yoğun olacağını biliyordum ama birde geçen seneden süregelen Okul Aile Birliği üyeliğinin ekstra iş yükü getirmesi kaçınılmaz olunca, yorgunluk da kaçınılmaz oluyor. Böylece bir kolda iki üç karpuz birden taşımanın insanı nasıl derbeder ettiğini görmüş yaşamış oluyorum.
Yoruluyorum diyorum ama bu dert yandığım bir şey değil. Aslında çok keyifli bir yorgunluk. OAB işleri sayesinde bir ayağımın okulda olması bu sene 1.sınıfa başlayan Ege içinde benim içinde güzel bir artı. Arada yokluyorum içim rahatlıyor. Bazı zamanlarsa tüm gün okulda olsam bile onu haberdar etmiyorum ki, sürekli yanında olamayacağımı bilsin. Zaten Ege sağ olsun beni okul konusunda hiç yormadı. İlk günden problemsiz başladık umarım hep böyle devam eder. Okul konusunda kendini yorup arabeske bağlayan bendim ama çok şükür çok dağılmadan toparlandım.
Pazartesi günleriyse ömrü hayatımda ilk defa bu sonbahar şahane geçmekte. Pazartesi sendromunu yenmenin çaresi ebru kursuymuş benden söylemesi. Ebru kursunda olmak bana çok iyi geliyor. Mümkün olsa ebru teknesini kucaklayıp gelesim var ama evinizde boş bir faaliyet odanız yoksa tıpkı bende olmadığı gibi, bir daha ki ders gelene kadar öylece bekliyorsunuz. İlk ders boya hazırlığı yaparken öd kokusu beni biraz zorlamıştı. Fakat elime fırçayı alıp ilk battal denemesinin sonucunu gördükten sonra kokuyu filan duymaz oldum. Pazartesi, cumartesi ebru kursu, çarşamba günleriyse geçen seneden devam eden tezhip ve bu sene ucundan giriştiğim minyatür dersleriyle geçiyor.
Bendeniz tezhip hocasının artık çayıra saldığı öğrencisi olduğumdan, delidir ne yapsa yeridir klasmanından sınıfta kendime sarsılmaz bir yer edindim. Klasik tezhip canımız ciğerimiz elbette ama migrenden muzdarip başak burcu insanı olan bendeniz için, tezhip işleri anksiyete ve panik atak krizine doğru yol almaya başlayınca, kendimi hızlıca Selçuklu döneminin şefkatli kollarına attım. Böylece hızlı bir aydınlanma yaşayarak, kendimi bir anda geometrik tezhip örnekleriyle aşk yaşar halde buldum. Hatai'ler sizin olsun tüm Selçuklu yıldızları benim diyerek, bu sene İslamda geometrik desenler üzerine yol alma kararı verdim. Benim gönlüm biraz İran tezhibine kayınca ortaya pop art bir şeyler çıktı. Mekanik tesisat projesi çizen kadına çiçekti, yapraktı çizdirilir mi hocam??? Kufi yazılarla bezenmiş geometrik tasarımlarımla kursa renk geldi. Yani bence geldi. Lakin bu durumu birde Fatih dönemi tezhibiyle aşk yaşayan Hocaya sormak lazım.
Bu hızlı temponun tek eksisi, anime izleyemiyor olmak. Japoncam körelecek diye korkuyorum :)
Üzücü ama eskisi gibi anime izlemiyor oluşumun tek çaresi uykudan kırpmak. Bence yedi saat yerine beş saat uyursam bu sorunu da çözmüş olurum. Yeter ki Japoncam körelmesin !
İşte bu aralar günlerim böyle geçip gitmekte. Son hız devam eden keyifli koşuşturmalar sayesinde hayat anlamlı ve yaşamaya değer bir hal alıyor. Durumlar böyleyken böyle efendim. Görüşmek dileğiyle.
Eylül ayıyla birlikte hem Ege'nin okulu, hemde benim ebru ve tezhip kursum başladı. Bu sonbaharın yoğun olacağını biliyordum ama birde geçen seneden süregelen Okul Aile Birliği üyeliğinin ekstra iş yükü getirmesi kaçınılmaz olunca, yorgunluk da kaçınılmaz oluyor. Böylece bir kolda iki üç karpuz birden taşımanın insanı nasıl derbeder ettiğini görmüş yaşamış oluyorum.
Yoruluyorum diyorum ama bu dert yandığım bir şey değil. Aslında çok keyifli bir yorgunluk. OAB işleri sayesinde bir ayağımın okulda olması bu sene 1.sınıfa başlayan Ege içinde benim içinde güzel bir artı. Arada yokluyorum içim rahatlıyor. Bazı zamanlarsa tüm gün okulda olsam bile onu haberdar etmiyorum ki, sürekli yanında olamayacağımı bilsin. Zaten Ege sağ olsun beni okul konusunda hiç yormadı. İlk günden problemsiz başladık umarım hep böyle devam eder. Okul konusunda kendini yorup arabeske bağlayan bendim ama çok şükür çok dağılmadan toparlandım.
Pazartesi günleriyse ömrü hayatımda ilk defa bu sonbahar şahane geçmekte. Pazartesi sendromunu yenmenin çaresi ebru kursuymuş benden söylemesi. Ebru kursunda olmak bana çok iyi geliyor. Mümkün olsa ebru teknesini kucaklayıp gelesim var ama evinizde boş bir faaliyet odanız yoksa tıpkı bende olmadığı gibi, bir daha ki ders gelene kadar öylece bekliyorsunuz. İlk ders boya hazırlığı yaparken öd kokusu beni biraz zorlamıştı. Fakat elime fırçayı alıp ilk battal denemesinin sonucunu gördükten sonra kokuyu filan duymaz oldum. Pazartesi, cumartesi ebru kursu, çarşamba günleriyse geçen seneden devam eden tezhip ve bu sene ucundan giriştiğim minyatür dersleriyle geçiyor.
Bendeniz tezhip hocasının artık çayıra saldığı öğrencisi olduğumdan, delidir ne yapsa yeridir klasmanından sınıfta kendime sarsılmaz bir yer edindim. Klasik tezhip canımız ciğerimiz elbette ama migrenden muzdarip başak burcu insanı olan bendeniz için, tezhip işleri anksiyete ve panik atak krizine doğru yol almaya başlayınca, kendimi hızlıca Selçuklu döneminin şefkatli kollarına attım. Böylece hızlı bir aydınlanma yaşayarak, kendimi bir anda geometrik tezhip örnekleriyle aşk yaşar halde buldum. Hatai'ler sizin olsun tüm Selçuklu yıldızları benim diyerek, bu sene İslamda geometrik desenler üzerine yol alma kararı verdim. Benim gönlüm biraz İran tezhibine kayınca ortaya pop art bir şeyler çıktı. Mekanik tesisat projesi çizen kadına çiçekti, yapraktı çizdirilir mi hocam??? Kufi yazılarla bezenmiş geometrik tasarımlarımla kursa renk geldi. Yani bence geldi. Lakin bu durumu birde Fatih dönemi tezhibiyle aşk yaşayan Hocaya sormak lazım.
Bu hızlı temponun tek eksisi, anime izleyemiyor olmak. Japoncam körelecek diye korkuyorum :)
Üzücü ama eskisi gibi anime izlemiyor oluşumun tek çaresi uykudan kırpmak. Bence yedi saat yerine beş saat uyursam bu sorunu da çözmüş olurum. Yeter ki Japoncam körelmesin !
İşte bu aralar günlerim böyle geçip gitmekte. Son hız devam eden keyifli koşuşturmalar sayesinde hayat anlamlı ve yaşamaya değer bir hal alıyor. Durumlar böyleyken böyle efendim. Görüşmek dileğiyle.
6 Eylül 2017 Çarşamba
A101
A101 marketler zinciri Türkiye’nin bütün illerinde kaliteli ve her
bütçeye uygun ürünleri ile hizmet vermektedir. Kaliteli, yenilikçi hizmeti ve
her geçen gün giderek artan sayıları ile yoluna tüm hızıyla devam ediyor. Her
çeşit ürünü bünyesinde bulundurduğu ve müşteri memnuniyetini ön planda tuttuğu
için de müşteri sayısı bu durumlara göre artıyor.
A101 yaptığı indirimler ile müşterilerinin her daim dikkatini canlı
tutmayı başarmaktadır. Çünkü haftalık olarak farklı farklı indirimler sunuyor.
Örneğin; “Haftanın Yıldızları” ve “İkincisi %50 İndirimli” ismi ile uyguladığı
hizmetler ile farklı ürünlerde farklı indirimleri var.
Haftanın yıldızları broşüründe o haftanın indirimli ürünlerine ulaşabiliyoruz. İkincisi yüzde elli indirimli kataloğunda ise farklı bir indirim fırsatı uygulanıyor. Aldığımız ürünün ikincisini yüzde elli indirimli alabiliyoruz. Kataloğu incelemeye fırsat bulamıyorsanız; A101’in uygulamasını Android ya da iOS işletim sistemine sahip tüm mobil cihaz ya da tabletlerinize yükleyebilir, haftalık indirim ve fırsatlardan anında haberdar olabilirsiniz.
Haftanın yıldızları broşüründe o haftanın indirimli ürünlerine ulaşabiliyoruz. İkincisi yüzde elli indirimli kataloğunda ise farklı bir indirim fırsatı uygulanıyor. Aldığımız ürünün ikincisini yüzde elli indirimli alabiliyoruz. Kataloğu incelemeye fırsat bulamıyorsanız; A101’in uygulamasını Android ya da iOS işletim sistemine sahip tüm mobil cihaz ya da tabletlerinize yükleyebilir, haftalık indirim ve fırsatlardan anında haberdar olabilirsiniz.
“Aldın Aldın” indirimi ise sadece Perşembe günleri uygulanan bir indirim
fırsatıdır. A101 özellikle haftalık yaptığı indirimler ile müşteriler
tarafından daha çok ilgi çekiyor. İnsanlar haftalık indirimlerden
yararlanabilmek için sabahın erken saatlerinde mağazanın kapısında bekliyor. Bu
indirimleri internetten takip edip alışverişlerini rahatlıkla yapabiliyorlar.
Her çeşit ürünün bulunabildiği mağazaların haftalık indirimli ürünlerini buradan
ulaşılıyor. Gıda ürünlerinden elektronik aletlere ya da mobilyalardan iç
çamaşırlarına ve temizlik malzemelerine kadar bir çok ürün satıyorlar. Örneğin;
bu haftanın cumartesiden cumaya olan ürün broşüründe bulunan iç çamaşırlarını
normalden daha uygun fiyata alabiliyorsunuz. Bunun dışında broşürlerde
belirlenmiş olan indirimli ürünler her hafta değişebiliyor. İndirim oranı en az
yüzde yirmi en fazla da yüzde yirmi dokuza kadar varabiliyor.
Birbirinden farklı her hafta değişen ürünleri ile müşterilerinin dikkatini her zaman çekmeyi başarabilen A101 ile dolayısıyla alışveriş yapmak çok daha kolay oluyor.
Birbirinden farklı her hafta değişen ürünleri ile müşterilerinin dikkatini her zaman çekmeyi başarabilen A101 ile dolayısıyla alışveriş yapmak çok daha kolay oluyor.
A101 ülkenin her yerinde açtığı mağazaları ve her hafta bir gün ya da
hafta boyunca süren indirimli ürünleri ile müşteri memnuniyetini önemsediğini
kanıtlıyor. Böylece her geçen gün süreklilik kazandığı için daha farklı
ürünleri bulundurmaya devam ediyor. Müşterilerinin bir mağazada aradığı her
şeyi bulabilmesini sağlıyor. Normalden çok daha uygun bulabilecekleri ürünler
ile müşterilerinin mutluluğunu sağlayan mağazalar zinciridir.
Etiketler:
A101
27 Ağustos 2017 Pazar
Muzaffer İzgü
Ökkeş İşportacı adlı kitabı bilir misiniz?. Benim için yeri çok başkadır. Okuma yazma söktükten sonra annemin bana aldığı ilk kitaptı. Kaç kez okudum inanın bilmiyorum ama tek bildiğim kitabın artık benim bir parçam olmasıydı. Muzaffer İzgü yıllar sonra ortaokul zamanlarında yeniden çıktı karşıma. Bu sefer babamın orta iki karne hediyesiydi.
O yaşa göre erken sayılsa da ben bu yeni kitaplarını daha bir severek bağrıma bastım. İlk sorgulamalarım onun kitaplarıyla başlamıştı. Kendi paramı kazanmaya başladıktan sonra da önceliği hep ona verirdim.
Bugün ne yazık ki, yazarın acı haberini aldık. Çok kıymetli değerli bir insanı daha bu dünyadan uğurladık. Yüz yedi kitap ve iki yüze yakın radyo oyunu bırakarak sonsuzluğa yol aldı. Ruhu şad olsun.
Kendi deyişiyle, "Muzaffer İzgü doğdu, okudu, düşler kurdu, yazdı ve gitti."
Gitti ama gidişiyle bizleri ve Ökkeş'i öksüz bıraktı işte.
Etiketler:
Muzaffer İzgü
22 Ağustos 2017 Salı
Sonbaharımsı
Bugün ne kadarda güzel başladı. Trafikte olanlar bana kızabilir ama yağmur harika bir şey bence.Yağmuru benim kadar seven başka birisi olabilir mi? En çok ben seviyorum itiraz istemiyorum, lütfen!
Sonbaharı deli gibi özledim. Eylül, ekim, kasım en sevdiğim aylar. Tamam mart, nisan, mayıs da seviliyor fakat sonbahar ayları bir başka özel. Belki eylül ayı doğumlu olmamdandır bilmiyorum fakat bildiğim bir şey varsa o da, sonbahara aşık olduğum gerçeğidir.
Saçlarımı azıcık kestirmem ve tatilde semirerek aldığım 3 kiloyu vermem gerek. Kim bilir belkide eylül ayı gelmeden bu maddeleri aradan çıkarabilirim. Sonbaharla beraber tezhip kursum başlıyor ve ben bu sene minyatür derslerine de gitmeye karar verdim. Bakalım önümüzdeki aylar neler getirecek.
Kore dizileri son gaz devam ediyor ama bu aralar beni çok saran bir dizi yok. Bu yıl izlediklerim içinde Goblin beni o kadar memnun etmişti ki, şu ana kadar onu geçecek bir diziye rastlayamadım.
Beni diziye bu kadar bağlayan şey oyuncuların harikalığı kadar senaryonun da güzel olmasıydı. Fantastik dizi örneğinin karşılığını vermiş olmasıydı. Bu sebepler olmasa bile zaten kafadan sevmiştim zira Yoo Gong vardı daha ne olsundu ???
Sonbaharı deli gibi özledim. Eylül, ekim, kasım en sevdiğim aylar. Tamam mart, nisan, mayıs da seviliyor fakat sonbahar ayları bir başka özel. Belki eylül ayı doğumlu olmamdandır bilmiyorum fakat bildiğim bir şey varsa o da, sonbahara aşık olduğum gerçeğidir.
Saçlarımı azıcık kestirmem ve tatilde semirerek aldığım 3 kiloyu vermem gerek. Kim bilir belkide eylül ayı gelmeden bu maddeleri aradan çıkarabilirim. Sonbaharla beraber tezhip kursum başlıyor ve ben bu sene minyatür derslerine de gitmeye karar verdim. Bakalım önümüzdeki aylar neler getirecek.
Kore dizileri son gaz devam ediyor ama bu aralar beni çok saran bir dizi yok. Bu yıl izlediklerim içinde Goblin beni o kadar memnun etmişti ki, şu ana kadar onu geçecek bir diziye rastlayamadım.
Beni diziye bu kadar bağlayan şey oyuncuların harikalığı kadar senaryonun da güzel olmasıydı. Fantastik dizi örneğinin karşılığını vermiş olmasıydı. Bu sebepler olmasa bile zaten kafadan sevmiştim zira Yoo Gong vardı daha ne olsundu ???
Goblin öncesinde beni sarıp sarmalayan diziyse tabi ki Moon Lovers ve Lee Joon Gi olmuştu.
Yani öyle böyle değil acayip sevmiştim diziyi. Tek sorun kadın oyuncunun daha doğrusu şarkıcı olan IU'nun oyunculuğa bulaşmaması gerçeğini bir kez daha anlamamızı sağlamasıydı. Bilemiyorum ama çok sönük bir oyunculuktu. Hele ki, Lee Joon Gi'nin yanında çok çok sönük kaldı.
Beni etkileyen dizilerden bahsetmişken, iki diziden daha bahsetmeden olmaz.
Bunlardan ilki, W-Two Worlds.
Bu dizi gerçekten senaryosuyla gayet başarılı bir diziydi. Oyuncuları çok tatlı zaten. Bir dizide hem oyunculuk güzel, hemde senaryo sağlamsa o dizi favori dizi olmayı hak ediyor demektir.
Bir diğeri biraz eski dizilerden. W-Two Worlds'u izledikten sonra gözden kaçırdığımı fark ettiğim dizi
Doctor Stranger.
Farkındayım ikisinin baş rolü de Lee Jong Suk. Bu çocuğu Pinokyo dizisiyle tanımıştım ama sonrasında denk gelememiştik. Bu sene iki dizisini birden izledim.
Ben oyunculuğunu seviyorum.
Sevimli bir kere :)
Şu an izlediğim diziyi de bir daha ki yazıya havale ediyorum. Zira balkona çıkıp yağmur eşliğinde kahve içme planlarım var.
29 Temmuz 2017 Cumartesi
Ege 7 Yaşında
Bugün Egemin doğum günü. Canım oğlum 7 yaşında artık. Çok fazla yazılacak şey var ama hiçbiri hislerimin karşılığına denk gelmiyor.
Bebekliği ayrı güzeldi ama şimdilerde bana baya bir eğlenceli keyifli arkadaşlık ediyor kendileri. Dans kavalyem, esprileriyle günümü neşelendiren, az biraz narsist ki, bu özelliğini anasından aldığı belli olan kıymetli Ege sayesinde hayatımın bir anlamı var. Günüme ışık tutan bir evladım var ne mutlu bana.
Kendi fotoğrafını çekmek en büyük keyfi, narsist diyorum inanmıyorsunuz. Birde gönül ilişkilerine bulaştı bu sene. Derinsu yüzünden aşıkta oldu küçük efendi. Yaşıtları 2.sınıfa geçti ama o yere sağlam bassın diye biz bu sene 1. sınıfa başlatıyoruz. Melankolik ve alıngan oğlum ne çok endişeleniyorum bir bilsen. Bu sene bitip Ege okuma yazmayı söktüğünde kurban kesicem adağım var.
Artikülasyon bozukluğun halen devam ediyor ama en azından ilerleme kaydediyorsun. Daha iyi olacak inşallah. Her düzgün çıkardığın kelimeyi sevinç içinde paylaşmana bayılıyorum.
Anne bak ''çok'' diyebildim yaşasın! sonunda başardım derken, gözlerindeki parıltıyı görmek her şeye bedel. Evladım yüzün hep gülsün, sağlıkla yaşa. İyi ol, güçlü ol, adaletli ve merhametli ol.
Oğlum, insan yedisinde neyse yetmişinde de o olur derler. İyi yediler oğlum nice yetmişlere, seksenlere, doksanlara.
Bebekliği ayrı güzeldi ama şimdilerde bana baya bir eğlenceli keyifli arkadaşlık ediyor kendileri. Dans kavalyem, esprileriyle günümü neşelendiren, az biraz narsist ki, bu özelliğini anasından aldığı belli olan kıymetli Ege sayesinde hayatımın bir anlamı var. Günüme ışık tutan bir evladım var ne mutlu bana.
Kendi fotoğrafını çekmek en büyük keyfi, narsist diyorum inanmıyorsunuz. Birde gönül ilişkilerine bulaştı bu sene. Derinsu yüzünden aşıkta oldu küçük efendi. Yaşıtları 2.sınıfa geçti ama o yere sağlam bassın diye biz bu sene 1. sınıfa başlatıyoruz. Melankolik ve alıngan oğlum ne çok endişeleniyorum bir bilsen. Bu sene bitip Ege okuma yazmayı söktüğünde kurban kesicem adağım var.
Artikülasyon bozukluğun halen devam ediyor ama en azından ilerleme kaydediyorsun. Daha iyi olacak inşallah. Her düzgün çıkardığın kelimeyi sevinç içinde paylaşmana bayılıyorum.
Anne bak ''çok'' diyebildim yaşasın! sonunda başardım derken, gözlerindeki parıltıyı görmek her şeye bedel. Evladım yüzün hep gülsün, sağlıkla yaşa. İyi ol, güçlü ol, adaletli ve merhametli ol.
Oğlum, insan yedisinde neyse yetmişinde de o olur derler. İyi yediler oğlum nice yetmişlere, seksenlere, doksanlara.
Etiketler:
7.yaş,
doğum günü,
ege,
oğlum
22 Temmuz 2017 Cumartesi
Tatil Hazırlığı
Yaz gelip geçiyor ve bende nihayet bir hafta sonra kızgın kumlardan serin sulara atlama şansına kavuşuyorum. Her zaman olduğu gibi biz büyük şehirde yaşayan faniler bir haftalık tatil için kış aylarından hazırlık yapıyoruz. Hayali bile yetiyor.
Tatil için son bir haftam ıvır zıvır tedarik etmekle geçiyor. Ege için daha büyük kolluklar büyüyen ayaklar için yeni plaj terlikleri vs. Memo için şort/terlik daha başka vesaireler. Nihayet artık sıra bana gelip eksik listesi yapmaya başlayınca, güneş kremi ve makyajla çok aram olmasa bile en azından bir gündüz kremini listenin başına yerleştirdim. Elbette sabun ve el kremi stoğum sağlam ama diğerleri mecbur alınmalıydı.
Ben böyle konularda çok fazla düşünen biri değilim. Benim için kullanıp memnum olduğum bir marka varsa onu değiştirmek imkansız gibi bir şey. Takıntılıyım kabul ediyorum. Uzun zamandır memnun olduğum markaysa Yves Rocher. Öncelikle ürünlerin aktif bileşenleri bitkilerden oluşuyor, bu bitkilerse organik tarım sahalarından elde ediliyor. Çevreye ve sürdürülebilirlik kavramına verdiği önemde benim için çok önemli. Birde ne yazık ki hassas bir cildim var ve aklıma esen ürünü kullanamıyorum. Bu yüzden az ama gerekli şeyleri alıp kullanmak benim için daha önemli.
Favorilerim arasında 25 SPF BB Krem var. Bu kremi kız kardeşimin tavsiyesiyle aldım iyi ki de almışım. Benim gibi üşengeçler için büyük nimet.
Bir diğer kıymetlimiz beyaz cildim için gereken 50+ GKF korumalı güneş sütü ve güneş sonrası onarıcı bakım ki, bu ikisi olmadan tatil benim için kabusa dönüşebilir.
Tatil için son bir haftam ıvır zıvır tedarik etmekle geçiyor. Ege için daha büyük kolluklar büyüyen ayaklar için yeni plaj terlikleri vs. Memo için şort/terlik daha başka vesaireler. Nihayet artık sıra bana gelip eksik listesi yapmaya başlayınca, güneş kremi ve makyajla çok aram olmasa bile en azından bir gündüz kremini listenin başına yerleştirdim. Elbette sabun ve el kremi stoğum sağlam ama diğerleri mecbur alınmalıydı.
Ben böyle konularda çok fazla düşünen biri değilim. Benim için kullanıp memnum olduğum bir marka varsa onu değiştirmek imkansız gibi bir şey. Takıntılıyım kabul ediyorum. Uzun zamandır memnun olduğum markaysa Yves Rocher. Öncelikle ürünlerin aktif bileşenleri bitkilerden oluşuyor, bu bitkilerse organik tarım sahalarından elde ediliyor. Çevreye ve sürdürülebilirlik kavramına verdiği önemde benim için çok önemli. Birde ne yazık ki hassas bir cildim var ve aklıma esen ürünü kullanamıyorum. Bu yüzden az ama gerekli şeyleri alıp kullanmak benim için daha önemli.
Favorilerim arasında 25 SPF BB Krem var. Bu kremi kız kardeşimin tavsiyesiyle aldım iyi ki de almışım. Benim gibi üşengeçler için büyük nimet.
Bir diğer kıymetlimiz beyaz cildim için gereken 50+ GKF korumalı güneş sütü ve güneş sonrası onarıcı bakım ki, bu ikisi olmadan tatil benim için kabusa dönüşebilir.
İşte bu sayede bikinilerden sonra bir iki maddeyi de eledim ama aklımda daha bir sürü şey var. Alınabilecek sayısız şey var elbette ihtiyaçlar hiç bitmiyor hele giderek yaş almaya başlayan bir kadının ister istemez biraz daha özen göstermek istemesi çok doğal. Tatil dönüşü biraz bu konulara önem vermeli. Kırk olmama şuncacık kaldı.
Fakat her şeyden önce bikinileriyle Antalya plajlarına toz attırmak için gelen bir Afrodit'e dönüşmeden önce, Ege efendiye evdeki bütün oyuncakları yanımıza almamızın mümkün olmadığına ikna etmem gerekiyor.
Etiketler:
BB Krem,
Güneş Sütü,
Yves Rocher
21 Temmuz 2017 Cuma
Balkon Nimetleri
Bahar ayı gelince bende de balkon bahçesi aşkı depreşmeye başlar. Her sene kendime göre bir şeyler yapıyorum. Bu sene domates salatalık fidelerine hiç bulaşmak istemedim ama bir yerden hazır salatalık fidesi gelince almadan duramadım. Domates ise tam bir muamma oldu. Domates tohumu ekmemiş olmama rağmen çiçek saksılarından birinde kendiliğinden domates filizlendi. Balkonda ıvır zıvırdan kendi düştü büyüdü diye düşünüyorum. Ben büyüyen şeyin domates olduğunu anlayana kadar epey bir zaman geçti. Geçen hafta çiçek dökmeye başlayıp, yaprakları da buram buram domates gibi kokmaya başlayınca, bu hediye karşısında acayip mutlu oldum.
Fakat bu zamansız mutluluğum kısa sürdü. Bu sabah balkonu yıkarken katlanan sandalye birden kayıp domatesin üstüne düşünce kökten kırılmasına sebep oldu.
Nasıl üzüldüğümü anlatamam. Zavallı hiçlikten gelip yine hiçliğe gitti. Oysa ne güzel çiçek dökmeye başlamıştı, epey heveslenmiştim. Salatalıklar ise şahane. sürekli gidip gelip kaç tane olduklarını sayıyorum.
Kekik ve diğer otlar vazgeçilmezlerden birde perilla yapraklarının büyüdüğünü görürsem benden mutlusu yok.
Etiketler:
balkon bahçesi,
fideler,
hobi
16 Temmuz 2017 Pazar
Yaz ve Güneş
Yaz mevsimi insanı değilim, korkarım hiç bir zamanda olmayacak gibi görünüyor. Beyaz tenli biri olarak en büyük kabusum güneşte kalıp kızarmak. Üstelik güneş kremi kullanmadan dışarı çıkarsam kıyafetin örtmediği yerlerde kaşıntı başlıyor ki, bu beni deli ediyor.
Yaz mevsimi denildiğinde aklıma ilk gelen şeyse annemin üzücü bir hatırasıdır. Benim bebekliğim babamın askerlik dönemine denk gelince, annemde mecburen köye kayın validesinin yanına gitmiş. Buğdayların hasat edildiği temmuz-ağustos aylarında, tarlada fazla çalışınca güneş çarpması kaçınılmaz oluyor. Ciddi bir güneş çarpmasından bahsediyorum öyle gölgede istirahat edip sıvı alımıyla düzelemeyecek kadar ciddi. Annemi hastaneye kaldırmışlar, günlerce ayağa kalkamamış ve benimle bile ilgilenememiş. Annemin bu hatırası nedense hep içimi acıtır. Annem ve kendim adına üzülürüm. Çocukken yaz tatillerinin klasiği olan köye ziyaretlerimizde ben ve kardeşimde mutlaka güneş çarpmasından nasibimizi alırdık. O zamanlar köyde özgürlüğün tatlı rehavetiyle ilk günler anne sözü dinlemez, çok dışarıda kalıncada malum sonla karşılaşmamız kaçınılmaz olurdu. Tatile çıkacaklar için, oldukça ciddi bir durum olan bu konuda, Memorial'ın güneş çarpması için hazırladığı yazıyı bir okuyun derim.
İşte bu yüzden bende kendi çocuğuma karşı hep pür dikkat geçirdim yaz aylarını. Bebekken özellikle dahada titizlendiğim dönemlerdi. Güneş kremi, pamuklu açık renk ince kıyafetler, güneş gözlüğü ve şapka olmazsa olmazımız. Bir şey olmaz ya çocuk gezsin oynasın laflarını bilhassa duymazdan geldim ve halende gelmekteyim.
Yaz mevsimini hafife almayın. Güneş deyip geçmemek gerek. Dikkatli olup önleminizi alın ki, sonradan daha büyük sorunlarla uğraşmayın.
Yaz mevsimi denildiğinde aklıma ilk gelen şeyse annemin üzücü bir hatırasıdır. Benim bebekliğim babamın askerlik dönemine denk gelince, annemde mecburen köye kayın validesinin yanına gitmiş. Buğdayların hasat edildiği temmuz-ağustos aylarında, tarlada fazla çalışınca güneş çarpması kaçınılmaz oluyor. Ciddi bir güneş çarpmasından bahsediyorum öyle gölgede istirahat edip sıvı alımıyla düzelemeyecek kadar ciddi. Annemi hastaneye kaldırmışlar, günlerce ayağa kalkamamış ve benimle bile ilgilenememiş. Annemin bu hatırası nedense hep içimi acıtır. Annem ve kendim adına üzülürüm. Çocukken yaz tatillerinin klasiği olan köye ziyaretlerimizde ben ve kardeşimde mutlaka güneş çarpmasından nasibimizi alırdık. O zamanlar köyde özgürlüğün tatlı rehavetiyle ilk günler anne sözü dinlemez, çok dışarıda kalıncada malum sonla karşılaşmamız kaçınılmaz olurdu. Tatile çıkacaklar için, oldukça ciddi bir durum olan bu konuda, Memorial'ın güneş çarpması için hazırladığı yazıyı bir okuyun derim.
İşte bu yüzden bende kendi çocuğuma karşı hep pür dikkat geçirdim yaz aylarını. Bebekken özellikle dahada titizlendiğim dönemlerdi. Güneş kremi, pamuklu açık renk ince kıyafetler, güneş gözlüğü ve şapka olmazsa olmazımız. Bir şey olmaz ya çocuk gezsin oynasın laflarını bilhassa duymazdan geldim ve halende gelmekteyim.
Yaz mevsimini hafife almayın. Güneş deyip geçmemek gerek. Dikkatli olup önleminizi alın ki, sonradan daha büyük sorunlarla uğraşmayın.
Etiketler:
güneş çarpması,
memorial
19 Haziran 2017 Pazartesi
Tatil ve Yemek
Yaz tatili sebebiyle Ege iyice dağılmış durumda. Uzun uyku saatleri ,geç yatışlar, bol televizyon ve çokça dondurma.
Diğer yandan yaz aylarında iştah azalması gibi bir durumda var. Çocuklara yemek yedirmek her zaman zor ama yaz ayları bu durum daha bir garipleşiyor. Birde Egenin üst ön dişlerinin ikisi birden düştü. Geçen gün alt sıra yan dişlerden biride pıt diye düşünce çocuk iyice yemez oldu. Velhasıl bu gibi zamanlarda çok dara düşersem en büyük kurtarıcım her zaman lezzetli bir ev pizzası.
Birde dışarıdan yemek yemeyi sevmediğim için mümkün mertebe her şeyi evde pişirmeye ant içmiş biriyim. Hele ocak ayında Ege gıda zehirlenmesi geçirdiğinden beridir daha bir hassaslaştım.
Bizim evde bol sebzeli ve peynirli bir pizzaya asla hayır denmez. Bu yüzden benim için en iyi pizza tarifleri arayışı hobi gibi bir şey oldu. Tabi ki bu durum en çok Egenin işine geliyor. Aslında benimde işime geliyor çünkü yemediği bazı sebzeleri ve mesela zeytini pizza sayesinde yedirebiliyorum. Çünkü annelik birazda dalavere çevirebilme becerisidir :)
İşte sizinde aklınızda olsun diye söylüyorum. Annelerin iştahsız çocukları dize getirecek en büyük kozu tabi ki, lezzetli bir hamur ve kaliteli malzemelerle evde yapılabilecek pizza değilde nedir?
Diğer yandan yaz aylarında iştah azalması gibi bir durumda var. Çocuklara yemek yedirmek her zaman zor ama yaz ayları bu durum daha bir garipleşiyor. Birde Egenin üst ön dişlerinin ikisi birden düştü. Geçen gün alt sıra yan dişlerden biride pıt diye düşünce çocuk iyice yemez oldu. Velhasıl bu gibi zamanlarda çok dara düşersem en büyük kurtarıcım her zaman lezzetli bir ev pizzası.
Birde dışarıdan yemek yemeyi sevmediğim için mümkün mertebe her şeyi evde pişirmeye ant içmiş biriyim. Hele ocak ayında Ege gıda zehirlenmesi geçirdiğinden beridir daha bir hassaslaştım.
Bizim evde bol sebzeli ve peynirli bir pizzaya asla hayır denmez. Bu yüzden benim için en iyi pizza tarifleri arayışı hobi gibi bir şey oldu. Tabi ki bu durum en çok Egenin işine geliyor. Aslında benimde işime geliyor çünkü yemediği bazı sebzeleri ve mesela zeytini pizza sayesinde yedirebiliyorum. Çünkü annelik birazda dalavere çevirebilme becerisidir :)
İşte sizinde aklınızda olsun diye söylüyorum. Annelerin iştahsız çocukları dize getirecek en büyük kozu tabi ki, lezzetli bir hamur ve kaliteli malzemelerle evde yapılabilecek pizza değilde nedir?
Etiketler:
pizza tarifleri,
yemek.com
Sınav Heyecanı
Bu hafta bizim için heyecanlı başladı. Egeyi 1.sınıfa kayıt ettirdik. Ege çok heyecanlı ben ondan daha beter durumdayım.
Çocuklarımızla beraber her şeyi yeniden tecrübe ediyoruz sanki. Kendimiz için yaşamadığımız kadar çok kaygı ve endişe doluyuz.
Ben 1.sınıf kaygılarıyla boğuşurken, benle yaşıt olan arkadaşlarımsa çok daha başka boyuttalar.
Mesela Tezhip kursundan tanıştığım Bilge, bu sene kızı Teog sınavına gireceği için çok heyecanlı. Bunlar tatlı telaşlar tabii. Bilgenin neşesi hiç azalmayan çok şeker bir kızı var. Dün anne kız bana geldiler. Sağ olsun Egeye çok güzel ablalık yaptı. Bu yazı Teog'da çıkmış soruları çözerek geçirecekmiş. Planlı programlı bir yaz tatili olacakmış. Kız çocukları çok başka oluyor.
Biz daha yolun başında olduğumuz için çok bir şey bilmiyoruz. Deliye her gün bayram hesabı.
Onlarsa bu yaz hem tatil yapıp, hem Okulistik sayesinde fazlada gevşemeden yeni döneme hazırlanmaya başlamış bile. Bizim için Teog dönemine gelene kadar daha neler neler var biliyorum ama yinede merak edip biraz baktım. Konu anlatımları, eğitsel oyunlar, çalışma kağıtları ve deneme sınavları olan güzel bir web sitesiymiş.
Çalışma programı yapabilen ve dahi buna uyan çok nadir çocuk gördüm. Bilge ve kızı güzel bir tempo tutturmuş hayran kaldım doğrusu. İnşallah her şey istediği gibi olur.
31 Mayıs 2017 Çarşamba
Bebeğinize En Kaliteli Uykuyu Nasıl Sunarsınız?
Her yetişkinin gününü kaliteli
geçirebilmesi için kaliteli bir uyku tatması gerektiği bilinen bir gerçektir.
Bir yetişkin olarak uyku konusunda kendimizi idare edebiliriz ancak ya
bebekler? Bebeklerin yetişkinlerden çok daha fazla derecede güzel bir uykuya
ihtiyacı vardır. Onların gelişimini destekleyici uykuyu sağlama görevi de tabii
ki yetişkinlere düşmektedir.
Bebeğinizin gelişimini sağlıklı
ve hızlı bir şekilde yapabilmesi için yatakları ve yastıkları özel olarak
seçilmelidir. Büyüme evresinde bebekler oldukça fazla uyurlar, hatta gün
içerisinde uyudukları zaman dilimi uyanık kaldıkları zaman diliminin oldukça
üzerindedir. Yatsan bebek yastığı
seçenekleri içerisinden bebeğinizin en tatlı rüyaları görerek en güzel uykulara
ulaşacağı yastık modellerinden istediğinizi gönül rahatlığı ile seçebilirsiniz.
Yatsan bebek yastıkları
içerisinde tüm ürünler bebeğiniz için özel olarak tasarlanmıştır. Wool touch yün
bebek yastığı yüzde yüz boncuk yünlerden oluşur. Ayrıca kumaşı bebeğinizin
hassas cildine yakışacak şekilde yüzde yüz pamuk olarak yapılmıştır. Tabi bu
durum kalitesini ve dayanıklılığını da arttırmaktadır. Bebeğiniz uyanık olsa
dahi çoğu vaktini yastıkta yatarak geçireceği için yastığın kirlenmesi
kaçınılmaz olacaktır. Ancak bu ürün kolay yıkanabilir olma özelliği ile
annelerin de işini bir o kadar kolaylaştıracaktır.
Bebeğinizin cildinin
hassasiyetini göz önünde bulundurarak doğal bir yastık ürün talebinde
bulunabilirsiniz. Organic touch bebek pamuk yastık ile uzmanlarından önerisini
alan bu ürünü rahatça bebekleriniz için kullanabilirsiniz. Kumaşı, malzemesi ve
dolgusu yüzde yüz pamuktan oluşmaktadır. Hatta kullanılan pamuk da zehirli
tarım ilaçları ve sentetik gübrelerin kullanılmadığı tarlalardan elde edilerek
yastıklarda kullanılmıştır.
Baby Visco yastık hipoalerjenik
bir yapıya sahiptir ve içerisinde kesinlikle küf ile nem oluşumuna izin vermez.
Bebeğinizin gelişiminde omurga yapısının düzgün bir şekilde büyümesi için
yastık şekli çok önemlidir. Baby visco yastık sayesinde bebeğinizin omurgası da
sağlıklı bir şekilde şekillenecektir. Üzerinde bulunan kılıfı da yine kolayca
çıkarılarak yıkanabilecek bir şekilde dizayn edilmiştir.
Rigato kaz tüyü yastık en yumuşak
gıdık tüylerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur. Pamuk saten kumaşı
ile yastığın hava almasını kolaylaştıracak bir yapıya sahiptir. Yumuşak
yapısıyla bebeğinizin baş ve boyun bölgesini de anatomisine uygun olacak
şekilde desteklemektedir.
29 Ocak 2017 Pazar
Meşk
Dün akşam bu yaprak formuna tam iki saat 20 dakika harcadım. Uzman biri görürse çok hata görür elbette ama benim acizane Tezhip kurallarına uyan en iyi yaprağım bu.
Eylül ayından bu güne 4 ay geçmiş. Tezhip kursuna düzenli gitmeye gayret etsem de, Ege sık sık hastalandığından gidemediğim dersler oluyor. Üstelik birde Hat kursu açılınca oraya da gönlüm kaydığından bir kolda iki karpuz taşır oldum.
Önceleri pek bilmeden bu işlere girmiş olsam da git gide beni içine çektiğini görmek memnun edici. Güzel bir yoldayım demek ki. Aslında kardeşimle kapalı çarşı turlarından birinde bir "Vav" harfi bu kadar eder mi? diye bilmiş bilmiş konuşmalarımızı hatırladıkça utanıyorum. Çok bile edermiş aslında.
Ben bu günlerde düzgün bir Kaf harfi çıkarma derdindeyim ama uğraşıyorum. Pazartesi/salı öğleden sonraları Hat kursu ve çarşamba/cumartesi öğleden sonraları Tezhip kursu arasında mekik dokuyorum. İnsan kendinden bir tane daha istiyor. Hayatın meşgalesini kopyama yükleyip ben masa başında hat ve tezhip işlerimle uğraşayım istiyorum. Çok şey mi istiyorum?
Hayat böyle böyle akıp gidiyor işte.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)